Sokaklara ve Pazar yerlerine
çıkmak birkaç bölüme ayrılır. Elbette ki bunların, yani iman sahiplerinin
pazara çıkmaları dünyaya ve dine dair vazifelerini yerine getirmek için
gereklidir. Bunları birkaç kısma ayırmak sureti ile anlatmak yerinde olur. Bunlardan bir kısmı sokağa
çıkar; yalnız şehevî şeylere bakar. Kötü şeylere bağlanır. Onların geçici
zevkleri kalbini bozar. Devam ederse helak olur; dinini bırakır. Ahlakı
bozulur. Tabiatın verdiği adi zevkleri yapar, bütün fazilet duygularını
söndürür. Ancak aradan geçen devrede kötülüğünü sezer, tevbe ederse onu o
kötülükten Allah (CC) kurtarır. Çarşı-Pazar işiyle uğraşanlardan diğer bir
kısmı ise gördüğünü görür. Mahvolacağı sırada aklı başına gelir. Dinî
inançlarını düşünür, yaptığı işin hatalı olduğunu derhal anlar; nefsiyle
mücadele etmeye başlar. Buna bir mücahid payesi verilir. Yaptığı iş dolayısıyle
öbür alemin bol mükafatını kazanmaya namzet sayılır. Buna dair bir Hadis-i
Şerif vardır. Onda şöyle buyurulur:
- “Bir kimse, kötülük yapamayacak halde iken kötü işlere yanaşmazsa ona bir
sevap; yapmaya gücü yettiği halde yapmazsa ona da yetmiş sevap verilir.”
Bu çarşı-pazarlarda
dolaşanlardan diğer kimse ise gider, alır, yer, içer. Allah’a (CC) şükreder. Kötülüğe
meyil etmez. Hepsini Allah’ın (CC) vermiş olduğu bir nimet olarak kabul eder.
Yine onlardan bir kısmı
çarşıya çıkar, gezer; fakat ilahi hikmetlerden gayri bir şey görmez. Sanki
gördüğü Allah’ın (CC) nurudur. Ve bundan gayrısına kördür, sağırdır. Bunun
derecesi yüksektir. Bu dereceye erenler, Hak ‘tan gayrisini bilmezler. Söz
gelişi buna:
- “Çarşı da bir şey gördün mü?” diye sorarsan şöyle der:
- “Hayır…”
Hakikatte görmüştür. Ama bu
gördüğü kalbini sarmamıştır. Ani bir bakışla geçmiştir. Uzun boylu ve kötü
arzularla bakmış değildir.
Bu zat, her şeye değeri kadar
önem verir. Dışıyla halka bakar, ama kalbi Hakk’tadır (CC).
Bu anlattıklarımızın son
kısmına dahil olanların kalbi Allah (CC) sevgisiyle doludur. Kalbinde yalnız O’nun
(CC) sevgisi ve O’nun (CC) yarattıklarının sevgisi vardır. Çarşıları, pazarları
dolaşır; ağzından hikmetler çıkar. Dualar okur, Allah’a (CC) yalvarır. Hamd
eder.
Bu, büyük insandır. Buna kulların hamisi denir. Buna arif de denir. Bedel ismi de
verilebilir. Zahid, alim ve yeryüzünde Allah’ın (CC) halifesi ismi de
kullanılır, îlahî bir elçi adı da takılır… Ne dense yakışır.
Allah (CC) bunlara, bütün
iman sahiplerine rahmet ve rızasını ihsan eylesin. Doğru yola Allah (CC)
hidayet eder.
Kaynak:
Gavsulazam Abdulkadir-i
Geylani (KSA),
Fütûh-ul
Gayb (Gizliden
Sesler)
|