Henüz iman bakımından olgunlaşmadığın
ve yakîn hali yönünden hakikate ermediğin bir zamanda; bir kimseye her hangi
bir şeyi vaad edersen sakın dönme; ta ki; imanın yokluğa gömülmesin ve yakîn
halin elinden gitmesin. İmanın kalbinde kuvvetlendiği,
yakîn halin de hakikate erdiği zaman, sana manen şu hitap gelir:
- “Sen bugün bizim devletimizde kararlı ve eminsin.”
Bu hitap sana tekrar tekrar ve
her tekrarında ayrı bir şekilde söylenir…
Sen artık bu hallerden sonra
seçkin olursun, belki daha üstün. Varlığın Hakk (CC) varlığına kavuşur, iraden
kalmaz. Aradığın her şeyi sende bulursun. Hayrete düşecek acaiplik görmezsin.
Bu hallerin hiç biri seni şaşırtmaz… Ne gördüğün Hakk’a (CC) yakınlık gözlerini
kamaştırır, ne de bulunduğun derece seni hayrete düşürür.
Himmetin yükseldikçe yükselir,
maddi varlığın akar gider. Dileğini Hakk’a (CC) teslim edersin, yaratılmış
şeylere değil. Gönlünü onların sahibine verirsin. Ne dünya ne de ahiret, hiç
birini arzu etmezsin. Gönlünü Mevlaya (CC) verir, kalbini O’ndan (CC) gayri her
şeyden temizlersin. Çünkü; Allah’ın (CC) rızasına kavuştun; cennetine vaat
aldın… Netice: Hakk (CC) işlerdeki manevi tecelliyi anladın ve onlardan
hoşlandın… İşte, bu in’am
ve ihsanlar imanından dolayı sana yapılıyor.
Anlattığımız hallerden birine
erdiğin vakit, en ufak şahsi şey düşünecek olursan öteye geçemezsin;
düşünmezsen bir evvelki halin daha ilerisine, daha üstün ve güzeline
kavuşursun. Evvelkinden hoşlanmaz öbürüne koşarsın… Sana bütün ilim ve anlayış
kapısı açılır, bu sayede içinden çıkılmayacak en ince meseleleri çözersin. O
meselelerdeki hikmet kapılarını açar, saklı iyilikleri meydana çıkarırsın…
Kaynak:
Gavsulazam Abdulkadir-i
Geylani (KSA),
Fütûh-ul
Gayb (Gizliden
Sesler)
|