Ahirete hoş gitmek isteyen zahid
olsun; kötü yerlerden kaçınsın. Dünyasını temiz tutsun. Allah’ına (CC) ak yüzle
varmak istesin. Dünyada O’nun (CC) tevhid nuruna ermeyi arzulayan yine zahid
olsun. Ahiretin güzelliğini, nimetini, tadını istemesin. Bir kimsenin kalbinde yalnız
maddi taraf varsa o zahid değildir. Ki bu maddi arzuları şöyle sıralamak
mümkündür:
Şehevi arzular, dünyanın
geçici lezzetleri, dünya rahatı sayılan evlad, aile, yemek, içmek, giymek,
binmek, gezmek, hoş olmak, ilim yolu ile kibre, gurura kapılmak, iyi konuşmaya
heveslenmek ve daha akla gelen birçok dünyaca şöhret sayılan şeyler… Bunların
haricinde beş vakit ibadetler hariç desinler için yapılan şeyler, hiç de zahidlik
alameti değildir.
Bilhassa bela geldi mi
sızlanmak, az zarar görünce ağlamak, hafif bir menfaatin gidişi karşısında
kızmak pek hoş değildir. Kaldı ki zahid olmaya çalışan için hiç yakışık almaz.
Bu sayılan şeylerin hemen
hepsinin içinde nefsin isteği vardır. Halbuki zahidlik, evvela zahidlik ne ise
ona uymayı sevmektir.
Yukarıda söylenen işler, çoğu
insanı dünyaya bağlar. Bunların peşinde koşan kendini dünyanın daimi kalacak
bir varlığı sanır. Kendi kendine nasıl
olsa ben ölmeyeceğim der gibi hal ve tavır takınır. Halbuki zahid olmak
için ilk başta bunları kalpten çıkarmaya çalışmalıdır. Layık olan da bulur.
Gerekli olan odur ki her zahid, nefsini kötü şeylere uymaktan tuta. Bütün bu
kötülükleri ruhundan kazımaya çalışmayan zahid olamaz. Her zahid, kendini daimi
tevazu içinde tutmalı. Oldukça çekimser bir tavır takınmalı. Her yerde ataklık
zahide yakışmaz.
Şunu da bilmek gerekir: Değeri
bir nohut kadar dahi olsa dünya sevgisi kalpten sökülmelidir. Bu durum
geliştikten sonra rahatlık başlar; kalpten sıkıntı kalkar. Zaten bütün dertler,
sıkıntılar dünyayı sevmekle başlar. Dünya sevgisi azalınca tabiî olarak
üzüntüler de azalır.
İşte dünya sevgisi azalınca
Allah (CC) sevgisi çoğalır. Buna işaret olarak Hz. Resul’ün (SAV) şu Hadis-i
Şerifini zikredelim:
- “Zühd yolunu tutmak, gönlü ve vücudu rahata erdirir.”
Dünyanın sıkıntısı, derdi
çoğaldıkça Allah’a (CC) karşı bir perde çıkar. O’na (CC) yaklaşmak kolay olmaz.
Bunların inkişafı, yani Allah’a (CC) yaklaşma yolu dertlerin azalmasıyla
başlar.
İşte ahireti kazanmak için bir
baştan öbür başa tüm olarak dünya sevgisinden kurtulmak gerek.
Bundan sonra eğer Allah’ı (CC)
bulmak bir gaye ise ahiretin de bütün derecelerini bırakmak lazımdır. Oranın
yemesini, içmesini ve daha başka ehl-i imana vaad olunan şeylerden kalbi
temizlemek icab eder.
Madem Allah’ın (CC) rızası
isteniyor, yapılan amelin öbür alemde mükafat getirmesi istenmeyecek.
Yapılan işlerin neticesi elbette
mükafatsız veya cezasız kalmaz. Allah (CC) kimsenin istemesine bakmadan
fazlasını verir veya ceza lazımsa keser… İstemeye lüzum olmadan yakınlık veya
uzaklık verir. Allah’ın (CC) adeti budur. Bütün Peygamberlerine (AS) ve sevgili
kullarına büyük ihsanlar etmiştir.
İnsana lazım olan, bütün
hayatı boyunca dünyasını temiz geçirmektir. Ahirete göçtüğü zaman orada
gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, kalplere dahi gelmeyen iyi nimetlere
erer. Bu nimetlerin tarifini zihin kavrayamaz. Tabirler bunu vasıflandırmaktan
acizdir.
Kaynak:
Gavsulazam Abdulkadir-i
Geylani (KSA),
Fütûh-ul
Gayb (Gizliden
Sesler)
|