Bütün yönleri bir yana at, bırakıp attığın şeylere yanaşma. Onların birine dahi iltifat, maneviyatı yıkar, ilahi faziletin kapısı sana açılmaz. Allah’a (CC) yaklaşamazsın.

Tevhid nuruyla bütün cihetleri kapa. Kendini, nefsini, bilgini ilahi ilim karşısında yok gör. Kalp gözün açılır. Fazilet kapılarını baş gözünle dahi görmeye başlarsın. Artık baş gözün maddi göz değil, kalp gözüdür. İman, yakın nurudur…

Bu nur, iç alem parladıktan sonra dışa vurur. Bir evin içi aydınlık olduktan sonra gecenin dışardaki karanlığını deler gibi dış alemi aydınlatır. Bu nur, zuhur ettikten sonra her varlığın ona uyar. Allah’ın (CC) verdiği o nur önünde eğilir; bir vaad-i ilahi icabı bunlar oldu.

Nefsini ezme; onu kötülüğe atma. Ve onu kendi başına bırakma. Onu kendi isteğine bırakırsan şaşar; halka bağlanır. Hakk’ı (CC) unutur. Maddi kuvvete ve sebeplere güvenir; mahvına sebep olur. Hayır kapılarını sana kapar.

Nefsi kendi başına bırakmak bir cehalettir. Allah’a (CC) bir eş tutmaktır. Bu yapıldığı takdirde mukabili olarak manevi taraf kapanır. Çünkü Hakk (CC) terk edilmiş ve batıl tutulmuştur. Şunu da bilmelisin ki ilahi kapılar her zaman açıktır. Her an tevbe yolları görünmektedir. Onları tuttuğun an yine Hakk (CC) yardımına erersin; merhamet eli seni yine kurtarır.

Bir defa kapıldım, deyip ötesini aramamak olmaz; Allah’a (CC) dönmek istediğin an kabul olunmuş sayılırsın.

Dön ve yalvar; O’nun (CC) rahmeti seni tutar. Hastalıklara şifa verir. İstediğin zenginliği ve her güzelliği bulursun. Eğer yine bir şaşkınlık yapmazsan böylece kalırsın ve yokluk senin için yok olur.

 

Kaynak: Gavsulazam Abdulkadir-i Geylani (KSA), Fütûh-ul Gayb (Gizliden Sesler)

                           Her hakkı mahfuzdur... 2003-2005, WWW.GAVSULAZAM.DE