|
......................................................................
Bu muazzam kainatı ve her
an olup biten hadisati tek başına tedbir ve idare eden… |
......................................................................
“el-Veli” ismi
cemilinde olduğu gibi bu kelimenin kökünde “yönetici dost” anlamı vardır.
Bir ilin eğitim, güvenlik, sağlık gibi sorunlarına çareler bulan yetkiliye de
Vali diyoruz. Valilerimiz Rabbimizin (CC) isimlerinden birini taşıyorlar. Ona
göre dikkatli olmalılar. İnsanları, hayvanları, dağları, denizleri, yolları,
tarihi eserleri özetle yönetim alanı içindeki her şeyi yönetirken
yönettiklerine dost olduğunu unutmamalı.
Valiler her yeri
ve her şeyi göremezler, bilemezler, uyurlar, izine ayrılırlar. Ama gerçek Vali
olan Allah (CC) her an her şeyi görmekte, bilmekte ve dostça yönetmekte.
Kendini inkar edenlere bile can veriyor, kan veriyor, sıhhat veriyor.
Allah-ü Teala (CC)
valiler, hükümdarlar yaratan ve bütün varlığı idare eden biricik ve en büyük Vali’dir.
Allah-ü Teala (CC) öyle bir vali-i a’zamdır ki, bütün kainat daha yaratılmadan
önce O’nun (CC) kudreti ve tasarrufu altında idi ki, tek bir emirle yokluktan
varlığa çıkardı. Vakti gelince her şey ancak O’nun (CC) kudret ve tasarrufunun
te’siriyle belirir ve yine ancak O’nun (CC) terbiye ve iradesiyle gelişir. Yine
vakti gelince ancak O’nun (CC) iradesiyle ölür ve her şey öldükten sonra da O’nun
(CC) kudret ve tasarrufu altındadır ki, onları yeniden diriltir.
Allah-ü Teala (CC)
Vali’dir. Fakat bildiğimiz valiler gibi olmaktan Müteali’dir. Bildiğimiz valilerin,
vilayetleri içinde olup bitenler şöyle dursun, oturdukları binanın içinde ve
daima temas halinde bulundukları adamlarının çevirdikleri fırıldaklardan bile
haberleri yoktur. Onların bildikleri birlerle, bilmedikleri yüzbinlerle ifade
olunur. Tedbirlerinin ve yaptıklarının nispeti de budur. Halbuki Allah-ü Teala
(CC) bütün bir hilkat aleminde neler oluyor ve daha neler olacak, bütün bunları
takdir etmiş, ta’yirı ve tensip buyurmuştur. Takdirinin hükmüne göre işleri
yürüten de ancak kendisidir. O hilkat aleminden, mesela yalnız insan nev’ini
alalım: Allah (CC), her insanın içini, dışını, kabiliyetini; istidadını ve
bütün ruhi temayülatım bilir, İyilikle kötülükten hangisine daha fazla düşkün
olduğunu ve bunların ayrıldığı noktaya gelince, hiçbir zorlama ve tazyik görmeden,
kendi arzusuyla hangi tarafa yöneleceğini ve istediği gibi tasarruf etmek üzere
verdiği ömrünü, servetini, mevkiini nasıl ve hangi yollarda kullanacağını en
ince tafsilatiyle bilir ve ona göre ezelde her kul için bir fihrist çizmiştir.
Allah’ın (CC) çizdiği bu fihristte, kulun daha vücudu yaratılmadan, hayatına ait
görüp geçireceği bütün hadiseler tesbit edilmiştir. Mesela, Ali’nin hangi
tarihte, hangi sene, ay, gün, saat ve dakikada, arz küresinin hangi noktasında,
hangi memleketin, hangi mahallesinin, hangi evinin, hangi odasının, hangi
köşesinde ve hangi ananın rahminden ve ne suretle doğacağı ve doğduğu dakikadan
i’tibaren, her an geçireceği ahvali, ne kadar yaşayacağı, müddet-i ömründe kaç
nefes alıp vereceği, ciğerlerinin ne kadar hava, mide ve bağırsaklarının ne
kadar gıda sarfedeceği, santimine, milimetresine kadar, ağzından ne kadar ve ne
mahiyette sözler çıkacağı, kulağının neler işiteceği, gözlerinin neler
göreceği, ellerinin neler yapacağı, burnunun neler koklayacağı, ağzının neler
tadacağı, kafasının neler düşüneceği, daha daha…
Mesela, hangi
kadınla evleneceği ve ne kadar çoluk çocuk sahibi olacağı, iyi veya kötü tekmil
arzuları, tekmil dış ve iç işleri ila-ahirihi, orada yazılmıştır. Her kul vakti
gelince dünyaya çıkar, yapıp edeceğini, görüp geçireceğini tamamladıktan sonra,
iyi-kötü yaptıklarının karşılığını görmek üzere başka bir aleme geçer gider.
Kiramen Katibin (zabıt katipliği yapan melekler) herkesin işlediğini yazar.
Bütün vukuat, noktası noktasına herkesin ezeldeki fihristine göre zuhura gelir,
öyle ki, hiçbir harfi şaşmaz, İşte her kul için Hakk’ın (CC) bu yazdıklarına
(ezeli mukadderat) denir ki, kulun alın yazısı demektir. Allah (CC) yazar,
vakti gelince de yazdığı gibi yapar. Her kul, yazısını görse gerektir.
Allah-ü Teala (CC), bir tek insanın ahvalini nasıl böyle ilmiyle, kudretiyle
kuşatmışsa, bütün yaratılmışların da görüp geçireceği kaffe-i vukuatı öylece
kuşatmıştır. Alemde körü körüne, rastgele kabilinden hiçbir hadise yoktur. Ne
kadar ehemmiyetsiz olursa olsun, her hadise mutlaka O’nun (CC) münasip görmesi
ve müsaade etmesiyle olur. Bir yaprağın düşmesi, harekete geçen bir zerrenin
kımıldayışı hep O’nun (CC) izin vermesiyle ve iradesiyle vukua gelir.
|
|