......................................................................
Kendi rızası için yapılan iyi işlere daha ziyadesiyle karşılık veren…
......................................................................

 

 

“Azıcık teşekküre çok karşılık veren” anlamına gelen “eş-Şekûr” İsm-i Şerif’i, Rabbimizin (CC) ismi olarak Kur’anı kerimde 4 yerde geçer.

Bu “eş-Şekûr” ismi Rabbine kul olan, onun verdiği nimetlere kalple, elle, dille, bedenle teşekkür eden insanlar için de kullanılmıştır.

Kur’an okuyan, namaz kılan, gizlide açık da yardım eden,[1] iyilik yapan[2], yardım olsun diye borç para veren[3] insanların bu yaptıklarının hepsinin Allah’a (CC) teşekkür olduğunu ve Allah’ın (CC) da bu teşekkürlere kat kat karşılık vereceğini ifade eder.
Hata bizden Ata (bağış) ondan / Şükür bizden şekürlük ondan.

Çölde bir damla su görmeyen çöl çiçeklerini taçlandıran Rabbimiz (CC), bizim azıcık ibadetlerimizi çok sevapla karşılayacağını vaad ediyor.

Teşekkür büyük bir nezakettir, ama teşekkürlere daha iyi ve güzel bir şekilde karşılık vermek daha büyük bir inceliktir.

Şükür; iyiliği iyilikle karşılamak demektir. Şükür, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne karşı kulun yapması gereken bir vazifedir. Çünkü Allah-ü Teala (CC) Hz.leri onu yaratmış ve sayısız nimetlerine müstağrak kılmıştır ve bu nimetlere karşı kullarını şükran veya küfran yollarından herhangi birini seçmek üzere serbest bırakmıştır.

Kul şükrederse Allah-ü Teala (CC) Hz.leri onun şükrünü karşılıksız bırakmaz. Kul serbestliğini şükür yolunda kullanır; elindeki nimetleri Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin razı olacağı bir surette sarfederse, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri onun da şükrünü karşılıksız bırakmaz. İyiliği daha geniş iyiliklerle karşılayarak nimetini arttırır. İyiliklerin çoğalmasına meydan verir. çünkü Allah-ü Teala (CC) Hz.leri “Şekûr”dur. Nimet, esasen kendisinin olduğu halde, şükreden kullarına mahz-ı lutfundan, nimetlerini arttırarak şükür muamelesi yapar.

Şükran yolunu tutan ve daima şükrü dillerine ve kalplerine pelesenk edenler, Kendilerine gelmiş olan nimetleri, sebeplerden, vasıtalardan değil, ancak Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nden olduğunu itiraf ederler. Çünkü onlar hediyeyi getiren uşaklara değil, gönderen efendiye bakarlar. Gönüllerinden inanmışlardır ki, nimeti yaratan, kısmet eden, gönderen, onunla meşgul olacak kuvvetleri, sebepleri veren, tertip eden ancak Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’dir. O halde teşekkür edilmeye layık olan O’dur (CC).

Şükran yolunu tutanlar, vücutlarının her uzvunu ne iş için yaratılmışsa ancak o işlerde çalıştırırlar. Mesela, neslin teselsül ve devamı için ihsan edilmiş bir uzvu, neslin kuruması için kullanmadıkları gibi, hakikatlerin keşfi ile Allah (CC) bilgisi kazanmak için bahşedilmiş akıl ve zeka nurunu, mefsedetler tervici ve hakların iptali için kullanmazlar. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin verdiği her nimetin kıymetini bilir ve o nimetten kendi heveslerine göre değil, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin iradesine ve rızasına göre faydalanırlar. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri “Şekûr” olduğu için, verdiği nimeti kötüye kullanmayan bu sadakatli kullarını sever. Sevdiği için onlara yardımeder. İşlerinde muvaffak kılar, nimetlerini de arttırır. Çünkü, şükrü yerine getirilen nimetleri arttıracağına dair Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin kati vadi vardır.

Şükran yolunu değil de, küfür yolunu, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin bahşetmiş olduğu nimetlere karşılık nankörlük yolunu tutanlar, kendilerine gelmiş olan nimetleri örterler. O nimetlere dair ağızlarından bir kelime olsun işitilmez. Halleriyle, tavırlarıyla guya kendilerine böyle bir nimet verilmemiş gibi davranırlar. Hakk (CC) yoluna bir para sarfetmezler, fakat şeytan yoluna hiç gözünü kırpmadan binlerce lira dökerler... Böylelerine “Kafir-i nimet” denir ki, nankör demektir. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri verdiği nimetlere karşı bu suretle nankörlük edenleri sevmez. Sevmediği için onları himaye etmez. Kendi nefisleriyle, arzularıyle başbaşa bırakıverir. Onlar da heva ve heveslerine kapılır. Bütün nimetleri o uğurda çürütürler. Zarardan zarara, felaketten felakete uğrarlar. Eğer bu zarar ve felaketlerden de akıllanmazlarsa kapıldıkları bu heva ve heves cereyanları onları nihayet ebedi helak ve hüsrana sürükler ve bitirir. Böyle bir akıbetten Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne sığnırız. Rabbimiz (CC)! Bizleri, daima sana şükreden, daima sana kulluk edenlerden eyle! (AMİN)


[1] bak: Fatır S. A.29,30

[2] bak: Şura S. A.23

[3] bak: Teğabün S. A.17

 
   
 

Allah'ım (CC)! Rızan için yapılan işleri fazlasiyla karşılayan sensin. Şükür, kulun sana karşı vazifesidir. Çünki sen onu yarattın ve sayısız nimetlere garkettin.

Allah'ım (CC)! Gören gözün, yürüyen ayağın, tutan elin, işiten kulağın şükrünü nasıl eda edelim?  Ya Rabbi! (CC) Biz sana hakkıyla şükretmekten aciziz. Bu aciz şükürlerimizi kabul eyle ya Rabbi (CC)! (AMİN)

.................................................

 

Kula Gerekenler: Sıhhatini korumak, mevkiini kuvvetlendirmek için, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne şükretmesini bilmek ve elinden geldiği kadar bunu yerine getirmektir. Sermayesinin tükenmemesini, bilakis çoğalmasını isteyen ticarethane sahipleriyle, müessesesinin yıkılmamasını, bilakis uzun ömürlü olmasını isteyen fabrikatörlerin dikkat nazarlarını çekerim. Bu işin hakiki sigortası budur.

Kalbimizde ilah olarak Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nden başkasına yer vermemek suretiyle Rabbimize (CC) teşekkür edeceğiz. Dilimizden çıkan kelimelerin çoğunluğu Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni, kitabını, Rasulünü (SAV), emir ve yasaklarını anlatmakda kullanılırsa dilimizle teşekkür etmiş oluruz.

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin emirlerine, Hz. Resul (SAV) Efendimiz’in emir ve tavsiyelerine kulak verdiğimiz zaman, kulaklarımız ile teşekkür etmiş oluruz.

Rıza-i Bari’ye ulaştıran yollarda adım attığımız, nar-ı cahim’e (cehennem ateşi) götüren yollardan uzaklaştığımız müddetçe de, ayaklarımız ile şükretmiş oluruz. Velhasıl Cenab-ı Hakk’ın (CC) rızasını celbedici davranışlarda bulunmakla, tüm azalarımız ile şükretmiş oluruz.

 

İsm-i Şerif'in Faideleri: İhlasla “Yâ Şekûr” diye bir müslüman bu isme devam etse, kendine iyi ameller yapmak nasip olur.

 

 

 

 
 © 2003-2004     GAVSULAZAM.de    Her Hakkı Mahfuzdur.