|
......................................................................
Hacetlerin bitirilmesi, izdırapların giderilmesi
için tek mercî… |
......................................................................
“Her şey O’na (CC) muhtaç, O (CC) hiçbir şeye muhtaç değil” anlamına
gelen “es-Samed” Kur’anı kerimde bir defa geçer. “De ki O Allah (CC) tekdir.
Allah (CC) Samed’dir.”
Bizler birbirimize muhtaç olarak yaratılmışız. Birimiz terzi, birimiz
berber, birimiz doktor, birimiz mühendis, birimiz çoban, birimiz yönetici, birimiz
asker olacağız ki birbirimizin ihtiyaçlarını karşılayalım.
Rabbimiz (CC) Zuhruf suresinin 32. Ayetinde farklı yaratılışımızın
hikmetini birbirimizin işini görmek olarak bildiriyor.
Ama şunu unutmayalım ki; ihtiyacımızı karşılayan her şahsı , her damlayı,
her daneyi , her ilacı yaratan Allah’tır (CC).
Her nefeste biz O’na (CC) muhtacız. İnsanlar ihtiyacımızı karşıladığında
insanlara teşekkür edeceğiz . O insanları yaratan Allah’a (CC) hamd edeceğiz.
“es-Samed”e iman edenler onlar hiçbir muhtacı boynu bükük
geri çevirmeyeceğiz. Verecek hiçbir şeyimiz yoksa gül gibi yüz, bal gibi sözle
gönüllerini alarak göndereceğiz.
Samed Mesmudü’n-ileyh manasına “yüsmedü ileyhi fi’l-havaici” demektir.
Kapısına hacet sahiplerinin akın ettikleri şerefli zata, “Samedü’l-kavm”
derler. Bir sıkıntıya düşen, bir müşküle çatan insan, bu vaziyetten kurtulmak
için bir halaskar arar. Bu herkes için tabii bir haldir. Aranan halaskar,
sıkıntının nevine göre değişir. Bu, ya bir alimdir veya bir zengindir veyahut
bir makam ve selahiyet sahibidir. Çünkü bir ilim meselesinin çözülmesi için,
bir zengine müracaat edilmediği gibi, bir sermaye buhranından dolayı da. Sırf ilimle
uğraşan bir zata baş vurulmaz. Şurası yüksek ihtisas sahibi bir doktorun
kapısıdır denir. Bu kapı uzaktan, yakından gelen hastaların merciidir. Ötede
yüksek bir makam sahibinin bulunduğu söylenir. Bu zat o kadar meşgul ki, ziyaretçilerinin
kendisiyle görüşebilmeleri için sıra, nöbet, gün ve saat beklenir, işte
bunların hepsi de “Samedü’l-kavm”dır. Çünkü, gece gündüz her birinin
kapısına, uzak uzak yerlerden nice hacet sahipleri doğrulup gelmektedir.
İçimizde bu çeşit şerefli insanların olması ve hacet
sahiplerinin ihtiyaçlarına göre merci’ bulunması da, Allah’ın (CC) büyük bir
nimetidir. Allah-ü Teala (CC) onların herbirini bir çeşit ihtiyaca cevap
verecek duruma yükseltmiş ve onlarla asıl kendi samediyetini göstermiştir. Allah-ü
Teala (CC) her dileğin biricik merciidir. Yerde, göklerde bütün hacet sahipleri,
yüzlerini O’na (CC) döndürmekte, gönüllerini O’na (CC) bağlamakta, el açarak
yalvarmalarını O’na (CC) arzetmektedirler. Her şey O’na (CC) dayanır ve her
şeyin mercii ve maksudu ancak O’dur (CC).
|
|
|
|
|
|
|
Ya
Rabbi (CC)! Hacetleri ve ızdırapları giderensin.
Sıkıntıya düşenlerin kapısına müracaat
ettikleri şerefli Zatsın.
Allah'ım
(CC)! Her sıkıntıya bir kurtarıcı ihsan eden yine
Sensin. Tabibleri, alimleri, salahiyet sahiplerini
kullarına hizmet ettirensin.
Rabbimiz
(CC)! Biz Sana muhtaçken Sen bize muhtaç
değilsin. Bizi Senden başkasına muhtaç etme!
(AMİN)
.................................................
Kula
Gerekenler: Haceti,
insan eliyle bitmişse de, hacet bitiren insan, o
kudreti kazanmak için uzun zamanlar emek
vermiş, çalışmış, Allah (CC) da onun emeğini
boşa gidermemiş, ona bir meziyeti ihsan buyurmuştur.
O halde hacet sahibine yaraşan şey, hacetini bitirene
karşı teşekkür ve böyle insanları yaratıp
yetiştirdiğinden dolayı da Allah-ü Teala’ya
(CC) hamd-ü sena etmektir. Mesela, iki kişi
farzedelim; biri Allah’ı (CC) unutmuş, sırf
esbaba tapıyor… Öteki Allah’ı
(CC) biliyor. Evvelki şahıs hastalandı. Kısa
görüşlü doktorlarla tedaviye çalıştı,
düzelemedi; çok ızdırap çekti,
nihayet uzak bir bölgede bulunan hastalığın
mütehassısını öğrendi. Onun geniş bilgisiyle
hastalıktan kurtuldu. Şimdi coşkun bir sevinç
içindedir. Teşekkür için hususi
surette doktoru ziyaret etti. Bir hatıra olmak üzere
fotoğrafını aldı; büyüttü, altın
yaldızlı çerçeve içine koydurdu;
evinin itinalı bir yerine astı. Akşam sabah doktorun
gölgesini ziyaret etmektedir. Fikrince hastalığın
iyileşmesinde biricik müessir doktordur. Şayet
hastalık nüksederse doktor hazır. Öyleyse
doktorla ilgi kesilmemeli, hastalığa karşı böyle
bir siper bulmuştur. Artık ondan korkusu yoktur.
Doktorla münasebeti devam ettirmek için
her fırsattan istifade ediyor, samimiyet mektupları,
hediyeler, teşekkürler... Fakat Allah’tan
(CC) bütün bütün gaflet içindedir.
Allah’ı (CC) anmak ve O’na (CC) hamd
ü sena etmek ne aklına geliyor, ne diline.
Halbuki bütün bunları yaratan ve muvaffak
kılan asıl O’dur (CC). Derken bir gün
acı bir haber, doktor ansızın ölüvermiş...
Şimdi adamcağızın gönlünde çeşitli
ızdıraplar kaynaşmaktadır.
Allah’a
(CC) inanmış olan ikinci şahıs da, ayni surette
hastalanmış ve aynı yollardan ve aynı ellerden tedavi
görmüştür. Bunun fikri de şudur:
Allah (CC) kendisine şifa vermiş, tekrar sıhhat
nimetine kavuşturmuştur. Doktor, eczacı, ilaç
hep o nimetin husulü için birer vasıta
olmuştur. Doktoru, eczacıyı o da sever, teşekkür
eder, hediyeler gönderir. Fakat hakiki minnet
ve şükranlarını Allah’a (CC) arzeder
de “Ya Rab (CC)! Sana hamd ü senalar
olsun ki, kulların içinde derdimin inceliklerini
görebilecek insanlar yarattın ve ona göre
de devalar ihsan buyurdun” der. (Diğer hacet
sahiplerini de bu ölçüye göre
düşünmelidir.)
İsm-i
Şerif'in Faideleri: Her
kim seherde secde ederek bu ism-i şerifi 115 kere
okursa, düşmanları üzerine galip gelir.
|
|
|