......................................................................
Hacetlerin bitirilmesi, izdırapların giderilmesi için tek mercî…
......................................................................

 

 

“Her şey O’na (CC) muhtaç, O (CC) hiçbir şeye muhtaç değil” anlamına gelen “es-Samed” Kur’anı kerimde bir defa geçer. “De ki O Allah (CC) tekdir. Allah (CC) Samed’dir.”[1]

Bizler birbirimize muhtaç olarak yaratılmışız. Birimiz terzi, birimiz berber, birimiz doktor, birimiz mühendis, birimiz çoban, birimiz yönetici, birimiz asker olacağız ki birbirimizin ihtiyaçlarını karşılayalım.

Rabbimiz (CC) Zuhruf suresinin 32. Ayetinde farklı yaratılışımızın hikmetini birbirimizin işini görmek olarak bildiriyor.

Ama şunu unutmayalım ki; ihtiyacımızı karşılayan her şahsı , her damlayı, her daneyi , her ilacı yaratan Allah’tır (CC).

Her nefeste biz O’na (CC) muhtacız. İnsanlar ihtiyacımızı karşıladığında insanlara teşekkür edeceğiz . O insanları yaratan Allah’a (CC) hamd edeceğiz.

“es-Samed”e iman edenler onlar hiçbir muhtacı boynu bükük geri çevirmeyeceğiz. Verecek hiçbir şeyimiz yoksa gül gibi yüz, bal gibi sözle gönüllerini alarak göndereceğiz.

Samed Mesmudü’n-ileyh manasına “yüsmedü ileyhi fi’l-havaici” demektir. Kapısına hacet sahiplerinin akın ettikleri şerefli zata, “Samedü’l-kavm” derler. Bir sıkıntıya düşen, bir müşküle çatan insan, bu vaziyetten kurtulmak için bir halaskar arar. Bu herkes için tabii bir haldir. Aranan halaskar, sıkıntının nevine göre değişir. Bu, ya bir alimdir veya bir zengindir veyahut bir makam ve selahiyet sahibidir. Çünkü bir ilim meselesinin çözülmesi için, bir zengine müracaat edilmediği gibi, bir sermaye buhranından dolayı da. Sırf ilimle uğraşan bir zata baş vurulmaz. Şurası yüksek ihtisas sahibi bir doktorun kapısıdır denir. Bu kapı uzaktan, yakından gelen hastaların merciidir. Ötede yüksek bir makam sahibinin bulunduğu söylenir. Bu zat o kadar meşgul ki, ziyaretçilerinin kendisiyle görüşebilmeleri için sıra, nöbet, gün ve saat beklenir, işte bunların hepsi de “Samedü’l-kavm”dır. Çünkü, gece gündüz her birinin kapısına, uzak uzak yerlerden nice hacet sahipleri doğrulup gelmektedir.

İçimizde bu çeşit şerefli insanların olması ve hacet sahiplerinin ihtiyaçlarına göre merci’ bulunması da, Allah’ın (CC) büyük bir nimetidir. Allah-ü Teala (CC) onların herbirini bir çeşit ihtiyaca cevap verecek duruma yükseltmiş ve onlarla asıl kendi samediyetini göstermiştir. Allah-ü Teala (CC) her dileğin biricik merciidir. Yerde, göklerde bütün hacet sahipleri, yüzlerini O’na (CC) döndürmekte, gönüllerini O’na (CC) bağlamakta, el açarak yalvarmalarını O’na (CC) arzetmektedirler. Her şey O’na (CC) dayanır ve her şeyin mercii ve maksudu ancak O’dur (CC).


[1] İhlas S. A.2

 
   
 

Ya Rabbi (CC)! Hacetleri ve ızdırapları giderensin. Sıkıntıya düşenlerin kapısına müracaat ettikleri şerefli Zatsın.

Allah'ım (CC)! Her sıkıntıya bir kurtarıcı ihsan eden yine Sensin. Tabibleri, alimleri, salahiyet sahiplerini kullarına hizmet ettirensin.

Rabbimiz (CC)! Biz Sana muhtaçken Sen bize muhtaç değilsin. Bizi Senden başkasına muhtaç etme! (AMİN)

.................................................

 

Kula Gerekenler:  Haceti, insan eliyle bitmişse de, hacet bitiren insan, o kudreti kazanmak için uzun zamanlar emek vermiş, çalışmış, Allah (CC) da onun emeğini boşa gidermemiş, ona bir meziyeti ihsan buyurmuştur. O halde hacet sahibine yaraşan şey, hacetini bitirene karşı teşekkür ve böyle insanları yaratıp yetiştirdiğinden dolayı da Allah-ü Teala’ya (CC) hamd-ü sena etmektir. Mesela, iki kişi farzedelim; biri Allah’ı (CC) unutmuş, sırf esbaba tapıyor… Öteki Allah’ı (CC) biliyor. Evvelki şahıs hastalandı. Kısa görüşlü doktorlarla tedaviye çalıştı, düzelemedi; çok ızdırap çekti, nihayet uzak bir bölgede bulunan hastalığın mütehassısını öğrendi. Onun geniş bilgisiyle hastalıktan kurtuldu. Şimdi coşkun bir sevinç içindedir. Teşekkür için hususi surette doktoru ziyaret etti. Bir hatıra olmak üzere fotoğrafını aldı; büyüttü, altın yaldızlı çerçeve içine koydurdu; evinin itinalı bir yerine astı. Akşam sabah doktorun gölgesini ziyaret etmektedir. Fikrince hastalığın iyileşmesinde biricik müessir doktordur. Şayet hastalık nüksederse doktor hazır. Öyleyse doktorla ilgi kesilmemeli, hastalığa karşı böyle bir siper bulmuştur. Artık ondan korkusu yoktur. Doktorla münasebeti devam ettirmek için her fırsattan istifade ediyor, samimiyet mektupları, hediyeler, teşekkürler... Fakat Allah’tan (CC) bütün bütün gaflet içindedir. Allah’ı (CC) anmak ve O’na (CC) hamd ü sena etmek ne aklına geliyor, ne diline. Halbuki bütün bunları yaratan ve muvaffak kılan asıl O’dur (CC). Derken bir gün acı bir haber, doktor ansızın ölüvermiş... Şimdi adamcağızın gönlünde çeşitli ızdıraplar kaynaşmaktadır.

Allah’a (CC) inanmış olan ikinci şahıs da, ayni surette hastalanmış ve aynı yollardan ve aynı ellerden tedavi görmüştür. Bunun fikri de şudur: Allah (CC) kendisine şifa vermiş, tekrar sıhhat nimetine kavuşturmuştur. Doktor, eczacı, ilaç hep o nimetin husulü için birer vasıta olmuştur. Doktoru, eczacıyı o da sever, teşekkür eder, hediyeler gönderir. Fakat hakiki minnet ve şükranlarını Allah’a (CC) arzeder de “Ya Rab (CC)! Sana hamd ü senalar olsun ki, kulların içinde derdimin inceliklerini görebilecek insanlar yarattın ve ona göre de devalar ihsan buyurdun” der. (Diğer hacet sahiplerini de bu ölçüye göre düşünmelidir.)

 

 

İsm-i Şerif'in Faideleri: Her kim seherde secde ederek bu ism-i şerifi 115 kere okursa, düşmanları üzerine galip gelir.

 

 

 

 
 © 2003-2004     GAVSULAZAM.de    Her Hakkı Mahfuzdur.