|
......................................................................
Her şeyde ve her hadisede büyüklüğünü gösteren … |
......................................................................
“Büyüklüğünü bildiren” manasına gelen bu güzel isim, Rabbimiz (CC) için
Kur’an-ı Kerim’de Haşr Suresi 23. Ayette bir defa zikredilmiştir. Kendini ilah
yerine koyan, büyüklük taslayan, baskı rejimi kuran zorba firavun hakkında
Mü’min suresi 27, 35 inci ayetlerde Mütekebbir olarak tanıtılmaktadır. Doğan,
ölen bir tek canlı veya birtek dane veya çekirdek yaratamayan büyüklük taslarsa
aleme rezil olur. Zalim birinin adalet ödülü alması gibi gülünç olur.
Ancak “Mütekebbir”=büyüklenen, büyüklüğünü bize zerreden yıldızlara kadar
yarattıklarıyla gösteren ve indirdiği kitaplarıyla bildiren Rabbimize (CC) iman
edenler, gönüllerinde en büyük olarak O’nu (CC) görenler, O’nun (CC) yarattıklarını
gözlerinde küçültürler. 40 kilometre koşucusunun ödüle kilitlenerek koştuğu
gibi, yol kenarındaki dereler, çiçekler, çimenler onu yolundan alıkoymadığı
gibi mü’min insan da “Mütekebbir” Rabbine (CC) sığınınca kendini ilah yerine
koyanları gözünde büyütmez. Batıdan korkmaz. “Doğu da, batıd a Rabbindir (CC)”
der ve yürür. Yürürken “Gözü kamaşmaz, şaşmaz ve taşkınlık yapmaz”Bizlere mütevazı olmak düşer. Haddini aşan aşağı düşer.
Büyüklük ve ululuk, ancak Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne mahsustur,
varlığı ile yokluğu Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin bir tek emrine ve iradesine
bağlı bulunan kainattan hiçbir şey bu sıfatı takınamaz. Yaradılmışlar içinde
ilk defa kendini büyük gören iblis olmuştur. İblis'in izince giden, iblis
tabiatlı insanlar da vardır ki, muvakkat bir zaman için Allah-ü Teala (CC)
Hz.leri’nin kendisine ariyet olarak ihsan ettiği varlık, zeka, bilgi, servet
veya mevkii kendinin sanır da kibirlenir, varlık satar. Vah vah! Ne çirkin şey!
Ah zavallı! Sen kendine ne kadar kıymet vermişsin. Halbuki kendi önünü, sonunu
düşünen bir insan kibir yapamaz..
Sen de önünü sonunu şöyle bir düşün. Önün, idrar yolundan gelmiş bir
damla murdar su; sonun da, iğrenç bir gövde. Seni sevenler, senin için can, baş
feda edenler bile bu gövdeye tahammül edemezler ve hemen toprağa atarlar. Sonra
hayatının her lahzasında yemeğe, içmeğe, teneffüs etmeye, uykuya, istirahate ve
daha başka bir çok şeylere ihtiyacın var. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, senin
muhtaç olduğun bu şeyleri kesiverse, bunları kimden dileneceksin? Ve sen
bunları dilenebilecek vaziyette iken, sana büyük görünmek asla yaraşmıyor, seni
gülünç bir vaziyete düşürüyor.
Geçmiş insanlar arasında da büyüklük taslayanlar vardı. Şimdi onlar ne
halde? Bugün onların dilleri üstüne yollar yapılmış olduğunda şüphe yoktur.
Düşünecek olursak ayaklarımızın altında çiğnediğimiz topraklar, çok eski
devirlerde yaşamış insanlardır. Mesela: Bu topraklar vaktiyle kolu bükülmeyen
pehlivanların pazusu, yahut bir gülümsemesine binlerce kurban verilen
dilberlerin yanağı, yâhut yüzlerine bakılmağa cesaret edilemeyen taçlı
hükümdarların azametle sallanan başlarıdır..
Bu İsm-i Şerif O'nun (CC) zatına nisbetle her varlığın küçük ve basit
bulunduğunu ve mutlak büyüklüğün ancak: Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin (CC) zatına
ait bir sıfat olduğunu ifade eder. O'nun (CC) büyüklüğü her şeyde ve her olayda
tezahür eder. Yaratılmış her şey O'nun (CC) büyüklüğünü ortaya koyar. Her
varlık mevcudiyetiyle ilahi azamet ve büyüklüğü ile işaret eder. Gerçek ve
mutlak büyüklüğün ilahi planda söz konusu olduğunu belirtir.
Ve O (CC), asli yeri olan kulluk konumunu
unutup şımararak kibirlenenleri de helake uğratır.
|
|