......................................................................
Suçları, adaleti ile müstahik oldukları cezaya çarpan … |
......................................................................
“Suçlulardan
intikam alan” anlamına gelen “el-Müntekim”
ismi celili bu şekliyle Kur’an’ı Kerim’de yok. Çoğul olarak el-Müntakımün
olarak üç defa geçmekte. Ancak beş defa “intikam aldık” bir defa “intikam alır”
üç defa “biz intikam alıcıyız” dört defa “Allah (CC) intikam sahibidir” diye
tanıtılmakta.
“Bunun üzerine suç
işleyenlerden intikam aldık. Müminlere yardım etmek üzerimize bir hak oldu.”
Kendini ilah
yerine koyan insanları kendine kul yapan firavun bu dünyada cezalandırıldı.
Ad kavmi Semud
kavmi bu dünyada iken cezalandırıldılar. Ama bir çok kafir, asi, insanlığın
üzerine ateş saçanlar, yeryüzünde hep bozgunculuk çıkaranlardan Allah (CC) ahirette
intikam alacak ve onları bir kıvılcımı dünyayı kasıp kavuracak olan cehennemine
atacaktır. Yanar dağlardan akan lavlar cehennemin bir kıvılcımına denk olmaz.
Ona göre hareket edelim el-Müntakıme iman edenler olarak yeryüzünde insan
neslini ve yeryüzü nimetlerini yok etmeye çalışan, yakmaktan, yıkmaktan zevk
alanların ıslahı için onlara zaman tanıyalım.
İslah olması için
yollarını gösterelim. Eğer ıslah olmazlarsa insanlığın selameti için Rabbimizin
koyduğu kurallar içinde cezalandırma yoluna gidelim.
Kendi içimizin
intikam susuzluğunu gidermek için kendi koyduğumuz kurallarla
cezalandırmayalım. Avfederken de cezalandırırken de Rabbimizin (CC) koyduğu
kurallara uymazsak afvederken de cezalandırırken de zulmetmiş oluruz.
Çayırda yayılan
birlerce kuzuya saldıran bir kurt’a acımak bir tane kuzuya acımamaktır.Bu günkü
batı hukuku kurtlar tarafından hazırlandığı için kuzuları değil kurtları
koruyor.
Allah-ü Teala
(CC)’nın intikamı vardır. Hepimiz, fertler, cemiyetler bundan tir tir
titremeliyiz; çünkü Allah’ın (CC) muahazeresi çok elemli ve pek şiddetlidir.
ALLAH’IN (CC) SEVMEDİKLERİ
VE BUNLARIN AKIBETLERİ:
Allah-ü Teala (CC),
buyruklarına isyan edenleri, yer yüzünde türlü fesat çıkaranları, çeşitli zulümlerle
Allah’ın (CC) kullarını canından bıktıranları, kafirleri, müşrikleri, kötü
huyluları sevmez. Fakat adeti öyledir ki, sevmediği bu herifleri hemen kahredivermez.
Bir zaman mühlet verir, verir amma bu mühletin arkası o kadar müthiş ve o kadar
korkunçtur ki, bunun en hafif temsili: Böyle çeşitli günahlar içinde kulaç
atarak tevbe ve istiğfar ile Allah’ın (CC) afv ve keremine dönmeyi akıllarına
bile getirmeyen gafiller, biraz ilerde şiddetle çarparak param parça olacakları
duvarı görmeden, dolu dizgin at koşturanlara benzer. Halbuki dünyada bu ve
benzerleri tüyler ürpertici facialar, ahiretteki intikam-ı ilahinin pek küçük
birer örneğidir. Çünkü dünyadaki facialar ölümle biter, Cehennem azabı ise
sonsuz bir şekilde tekrarlanır durur. Bu azaba ait bir iki hadis-i şerif:
Cehennem’in ateşi tasvir ediliyor: “Dünyanın bir başında bulunması farzolunan
bir kıvılcımın hararetini, öbür başındaki insan duyacak”
CEHENNEMDE YEMEK:
“Dünyaya bir
damlası düşse, bütün insanların yiyeceğini, içeceğini bozmağa kafi gelecek
derecede acı olan bir / şeyi, her gün yiyenin hali nasıl?”
CEHENNEMDE İŞKENCE
AYETLERİ
“Bütün insanların
ve cinlerin birleşerek kaldırmağa gücü yetmiyecek ve bir dağa vurulsa o anda
toz haline getirecek derecede ağırlığı bulunan demir kırbaçlar.”
CEHENNEM AZABININ
MÜDDETİNE AKIL ERDİRİLMEZ:
“Veyl, Cehennemde
bir deredir ki, kafir oraya düşer de, kırk sene sonra dibine erişmez.”
İnsanoğlu dünya
güneşinin yakıcı hararetine, bir polis kamçısına, bir karınca ısırmasına
tahammül edemezken, onun Cehennem ateşinin hararetine, zebanilerin kamçısına,
ateşten yaratılmış ve etrafında kaynaşan yılan ve akreplerin ızdırabına
tahammül etmek zorunda bırakılması ve sonra, hele bu azabın sonsuzluğu ne
müthiş bir ızdıraptır. İnsanca yaşamak için Allah-ü Teala (CC) sınırlar çizmiş,
ortaya kanun koymuştur. Allah’ın (CC) bildirdiği sınırlardan dışarı çıkmak ve
Allah’ın (CC) kanununa göre değil, nefsani arzularına göre yaşamak isteyen heva
düşkünlerini Allah (CC) mahv ve helak edeceği zaman, çok defa öyle istidrac
verir ki, her istediği zahmetsizce meydana geliverir. O da şımardıkça şımarır,
yükseklerden uçmağa başlar, nihyet bir gün ansızın belasını bulur.
Zira yüksekten
uçanın düşüşü çok vahimdir.
Zulme, küfre kayan
cemiyetler de böyledir. Fir’avun, Ad ve Semud kavimleri gibi, vaktiyle dünyada
yaşamış şevketli ve kuvvetli milletler, ellerindeki kuvvete güvenip Allah’ın
(CC) ayetlerini inkar ederek hiçe saymışlardı. Sonunda her biri bir türlü felaketle
bu alemden yok oldu gitti. Ellerindeki kuvvet kendilerini kurtaramadı. Onları
saran şiddetli felaketlerin, küfür ve inkar yollarında, onların izince
gidenlerin hepsinin başına geleceğini Kur’an birçok ayetlerinde haber
vermiştir. Hele Allah’a inanmış ve O’nun (CC) buyruklarına göre yaşamakta
bulunmuşken azıp da, yoldan çıkan bir milleti, Allah-ü Teala (CC) dinsiz, imansız
ve merhametsiz kafirlerle terbiye eder, onları başlarına musallat kılar. Bu ne
korkunç bir felakettir. Salih ellerde ıslahı kabul etmiyen milletleri bekliyen akıbet
budur.
|