|
......................................................................
Canlı bir mahlukun ölümünü yaratan … |
......................................................................
“Öldüren, can alan” anlamına gelen “el-Mümît” İsm-i Celili Kur’an-ı
Kerim’de “öldürdü, öldürür” fiilleriyle geçmekte.
Canlı mahluklar için ölüm mukadderdir ve her an gelivermesi mümkün bir
hadisedir. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri her kulu için dünyaya geliş ve gidiş
zamanı tayin etmiştir. Herkes zamanı gelince gelir, ikamet müddeti bitince
gider. İnsan, cesetle ruhtan mürekkep olarak yaratılmıştır. Ceset aşikar, ruh
gizli, ceset fani, ruh baki. Şu halde bunlardan herbirine mahsus olmak üzere
iki türlü hayatın vücudu tabiidir: fani hayat, baki hayat.
Fani hayat doğmakla başlar, ölmekle biter. Lakin baki hayat böyle
değildir, İşte şimdi bizim yaşayışımız, ruh ile cesedin birleşmesinden hasıl
olan fani hayattır. Ruhun cesetten ayrılmasıyle bu hayat biter, fakat ruh yine
bakidir, idraki vardır. ruh ölmez, belki felç illeti gibi bedeni duygudan ve
hareketten bırakır. Bir tarafı felce uğrayan, ne hale girdiğini anladığı gibi,
ölü de vaziyetini bilir. Ölüm tam bir felçtir. Kalbi ve bütün bedeni kaplar.
Artık ruhun bedeni ile alakası kesilmiş, duygu ve hareket bütün bütün
durmuştur.
Bir temsil: Yaşarken ruh cesede hakim bulunuyor ve
ceset tamamiyle ruhun emrinde ve onun arzularına göre hareket ediyordu; şu
halde Ölen bir adamın ruhu, maiyetindeki adamları dağılmış bir amir
vaziyetindedir. Artık onlara emirler vermeye ve bu emirleri infaza muktedir
değildir. Yahut sermayesi tükenmiş, ticarethanesi ve ticaret tesisatı tamamen
yok olmuş bir tacir gibidir. Artık birşeyler kazanamaz, o ana kadar iyi kötü ne
kazanmışsa onunla kalır. Ölümden sonra ruh berzaha intikal etmiştir, orada
kazancına göre ya acılar ve ıztıraplar içinde, yahut sürur ve neşe içinde haşrı
bekler.
|
|