......................................................................
Varlıkları görüp, gözeten, itaatkar kullarının
sevaplarını eksiltmeden mükafatlarını veren, her şeyi varacağı noktaya
ulaştıran … |
......................................................................
“Gözeten ve
koruyan” manasına gelen “el-Müheymin”
ismi, Kur’an-ı Kerim’de Rabbimizin (CC) ismi olarak Haşr Suresi’nin 23. Ayet-i
Kerimesi’nde bir defa geçmektedir.
Rabbimiz (CC) Kur’anı
Kerim’i bize tanıtırken “Biz, sana kitabı hak ile kendinden önceki kitabı
tasdik etmek ve onu korumak üzere indirdik”[1] diyerek Kur’an’ın
kendinden önce geçen Tevrat, Zebur, İncil ve diğer sahifeleri kendi içinde
koruduğunu ve onları tasdik ettiğini ifade ediyor.
“Yerde ve gökte
zerre ağırlığında bir şey de olsa Rabbinden (CC) kaçmaz. Ondan daha küçük ve
ondan daha büyük olan her şey apaçık bir kitaptadır”[2]
Hz. Adem’in (AS) genlerini
bizde koruyan, Hz. Adem (AS) dönemindeki su, hava, hardal, incir çekirdeğini
olduğu gibi koruyan Rabbimiz (CC) geçmiş Peygamberlere (AS) indirdiği kitapları
Kur’an’ın içinde korumaktadır. “Müheymin”e iman edenler eski ilimleri ve eski
sanatları, yeni ilim ve sanatların içinde korurlar.
Gönüllerimizden
geçeni bilen, genlerimizi şifreleyen “Müheymin”e iman eden bir Mü’min
gözetildiğini bilerek yirmi dört saatinde edepli olmaya çalışır.
Fuzuli gibi:
“Müheymina, Sameda, bende-i siyeh ruyem / Sahifei amelim, ma’siyet hattıyla
kara” “Ey Müheymin ve Samed Allah’ım (CC) ! Kara yüzlü bir kulunum. Amel
defterim isyan yazısıyla kapkara” diyerek af dilenelim.
Allah-ü Teala (CC)
Hz.leri Müheymin'dir. Rabbül-alemindir. Bütün varlığı görüp gözeten, yetiştirip
varacağı noktaya ulaştıran ancak O'dur (CC). Hiç bir zerre, hiç bir lahza O'nun
(CC) bu lutuf ve atfetinden boş değildir.
Bu İsm-i Şerif,
Mütemenün aleyh diye de tefsir edilmiştir. “Kendisine emniyet olunan” demektir.
Mesela, buyruk tutup güzel işler yapan kullarının yaptıkları iyi işlerden hiç
birini saklamaz, inkar etmez, istihkak kazandıkları sevaptan bir zerresini
eksiltmez. Yahut kulları iyilik yapmakta birbiriyle yarış edercesine faaliyet
gösterseler.. “Artık yeter, ben bunların karşılığını veremem” demez, bilakis
onların güzel işler yapmakta birbirlerini geçmeye çalışmalarından hoşnut olur,
vaad ettiği sevabı kat kat artırır. Buyruk tanımıyan asilerin de cüret
ettikleri kötü işleri bir zerre arttırmaz, ne yapmışlarsa odur. Görecekleri ceza
da santimi santimine odur. İstihkaklarından bir zerre fazla cezâ vermez.
|