|
......................................................................
Azamet ve şerefle vasıflı, rahmeti ve ihsanı bol, lütuf ve cömertliği seven,
şanı yüce, ulu, cömert… |
......................................................................
“Şanı yüce” anlamına gelen bu “el-Mâcid” İsm-i Şerifi Kuran-ı Kerim’de
“el-Mâcid” olarak geçmemekte. Ancak mübalağa sığasıyla “el-Mecîd”
olarak Kur’an’da iki defa geçmekte.
İnsanlar arasında da şanı yüce insanlar vardır. Ancak onlar doğarlar ve ölürler.
Elinin erdiği, gözünün gördüğü, gücünün yettiği kadar cömertlik yapar cesaret
gösterir.
Şanı yüce Allah’ın (CC) görmediği, bilmediği, gücünün yetmediği yoktur. “el-Mâcid”e
iman eden bizlerde güneş gibi pisliklerden yücelerde olacağız, ama pisliği
kurutacağız. Güllerle içiçe olup güzelliklere renk ve koku katacağız.
Yolcunun yoldaşı, gariplerin arkadaşı , yetimlerin gönüldaşı , hastaların
ilacı, mazlumların acısını paylaşan, zalimlerin zulmünü engelleyen olarak
şanımızı yüceltmeye çalışacağız.
Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin kendisiyle aşinalığı olan kullarına kerem
ve semahati ifadeye sığmaz, ölçüye gelmez. Mesela, onları temiz ahlak sahibi
olmaya, iyi işler yapmaya muvaffak kılar da, sonra da yaptıkları o güzel
işleri, haiz oldukları seçkin vasıfları anarak, onları över, sitayişlerinde
bulunur. Kusurlarını affeder, kötülüklerini mahveder. Fakat bunları anarak
onları utandırmaz. Mazeretlerini kabul eder, haklarını himaye ve müdafaa
lütfunda bulunur. Sıkışık zamanlarında bilinmeyen, akıl ve hayale gelmiyen
yollardan yardım eder, salah ve saadetlerinin sebeplerini hazırlar, her türlü
müşküllerini hal ve tesviye eder. nihayet onlara karşı olan vadlerini yerine
getirir, ebedi saadetlere kavuşturur.
|
|