......................................................................
En ince işlerin bütün inceliklerini bilen, nasıl yapıldığına nüfuz edilemeyen, en ince şeyleri yapan, ince ve sezilmez yollardan kullarına çeşitli faydalar ulaştıran…
......................................................................

 

“İncelik gösteren, sezilmez yollardan nimetler veren, en ince işlerin içini bilen, Lütuf sahibi, lütfedici” manalarına gelen “el-Latîf” İsm-i Celil’i Kur’an-ı Kerim’de 7 defa geçmektedir. “O (CC) hiç yarattığını bilmez mi? O (CC) Latif’dir, her şeyden haberdardır.”[1]

Hz. Yusuf’un (AS) kuyuya atılma, pazarda satılma, hapise tıkılma ve Mısır’a sultan olmaya kadar giden yolu çizen, bilen ve hükmedenin Latif olan Allah (CC) olduğunu haber verir.[2] Gökyüzünden su indirip yeryüzünü yeşertenin Latif olan Allah (CC) olduğunu haber verir Rabbimiz (CC).[3]

Elimize alıp da inceleyemediğimiz aklımızı, ruhumuzu yaratan Latif yine görünmeyen gönlümüze, görünmeyen sevgimizi veren Latif’dir.

Beynimiz en gelişmiş bilgisayardan daha mükemmel çalışır. İnsan beyni ise Hz. Adem’de (AS) de aynı idi. İşte o Latife iman edenler incelik gösterirler. Nazik davranırlar, yaptıkları iyilikleri onur kırmadan, gönül incitmeden, hissettirmeden yaparlar. “Allah (CC), kullarına karşı lütuf sahibidir; dilediğini rızıklandırır. O (CC), kuvvetlidir, azizdir.”[4]

Daha önce de belirttiğimiz gibi dünya üzerinde iki tür insan yaşar: Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne teslim olanlar ve O'nu (CC) inkar edenler. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri çok sayıda insan yaratmış ancak bunlardan çok az bir kısmını kendisine teslim olanlardan kılmıştır. Kuran'da pek çok ayette insanların çoğunun iman sahibi olmayacağından, doğru yola ulaşamayacağından bahsedilmiştir. Bu insanlar şeytanın yoluna tabi oldukları, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni unuttukları, “'vicdanları kabul ettiği halde” inkar ettikleri için cehennem ehli olmayı hak etmişlerdir.

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne teslim olan, O'nun (CC) rızası için yaşayan insanlar ise dünyada ve ahirette hoşnutluk içinde bir yaşam sürerler. Kuşkusuz Allah-ü Teala (CC) Hz.leri tarafından elçilerle, kitaplarla uyarılan ve doğru yolu bulan bu insanlara, Rablerinden büyük bir lütuf verilmiştir. Kuran'da Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin müminlere olan lütfu şöyle bildirilmiştir: “Andolsun ki Allah (CC), mü'minlere, içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara Kitabı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler.”[5]

Latif olan Allah-ü Teala (CC) Hz.leri mümin kullarına her türlü zor durumda yardım ederek de lütfunu gösterir. Kuran'da geçmiş kavimlerden bildirilen kıssalarda Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin samimi kullarına destekçi olması, onlara lütufta bulunması ile ilgili çeşitli örnekler verilmiştir. Örneğin Allah-ü Teala (CC) Hz.leri Hz. Musa'nın (AS) kavmini Firavun'un zulmünden kurtarmış ve onları yeryüzüne mirasçı kılmıştır: “Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde (Mısır'da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardandı. Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz.”[6]

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri iman edenlerin dünyada tek dostu ve velisi olduğu gibi ahirette de onlara yardım edecek, kötülüklerini iyiliklere çevirecek ve onlara lütufta bulunacaktır. Nitekim müminlerin cennetteki ifadeleri bu gerçeği şöyle bildirir: “Dediler ki: ‘Biz doğrusu daha önce, ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe edip-korkardık. Şimdi Allah (CC), bize lütufta bulundu ve hücrelere kadar işleyen kavurucu azabdan korudu. Şüphesiz, biz bundan önce O'na (CC) dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O (CC), iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta kendisidir’.”[7]

“Gözler O'nu (CC) idrak edemez; O (CC) ise bütün gözleri idrak eder. O (CC), latif olandır, haberdar olandır.”[8]

“Görmedin mi? Allah (CC) gökten su indirdi, böylece yeryüzü yemyeşil donatıldı. Şüphesiz Allah (CC), lütfedicidir, herşeyden haberdardır.”[9]

“Ey oğlum, (yaptığın iş) gerçekten bir hardal tanesi ağırlığında olsa da, (bu,) ister bir kaya parçasından ya da göklerde veya yer(in derinliklerinde) de bulunsa bile, Allah (CC) onu getirir (açığa çıkarır). Şüphesiz Allah (CC), latif olandır, (herşeyden) haberdardır.”[10]

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri Latiftir, en ince şeyleri bilir. Nasıl bilmesin ki, onları yaratan O’dur (CC). Nasıl yapıldığı gizli olan en ince şeyleri yapar. Mesela: Ruh nedir? Akıl nedir? İlim nedir? Nur nedir? Bunların esrarı çözülebilmiş midir? Gözlerin gördüğü manzaraları, memleketleri ve çeşit çeşit eşyayı kafatasımızın içinde zapteden ve senelerce sonra onları seyretmek istediğimizde, idrakimizin önüne açılan o filimlerde, kulakların işittiği bunca sesleri, sözleri birbirine karıştırmadan muhafaza eden o hazinelerde, akıl ve düşünce sahiplerini düşündürecek o sanat incelikleri nedir?

Su, hava gibi hayatımız için en ziyade lazım olan gıdaları Allah-ü Teala (CC) Hz.leri lutfiyle bol bir surette yaratmasaydı, bunlar da karaborsacıların eline düşseydi halimiz nice olurdu? Henüz dünyaya gelmiş bir çocuğun kulağına laf gitmez, gitse bile manasını anlamaz. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri ona, ana memesini ağzına alıp ta emmesini lutfiyle ilham etmemiş olsaydı, biz nasıl anlatacaktık? Emerken memeyi ağzında sıkıca tutsun diye meme başlarının çocuğun ağzına göre topacık yaratılması bir lutuf değil midir? Velhasıl Allahu teala öyle bir Latiftir ki, her şeyi bir şeye hazine yapmıştır. Mesela, sedef dediğimiz deniz böceğini inciye, arıyı bala, tırtıl böceğini ipeğe hazine yaptığı gibi, insan oğlunun gönlünü de kendi marifetine hazine yapmıştır. Eğer bir gönülde bu marifet nuru inkişaf edememişse, sahibinin bal yapmaz arılar gibi sadece iğnesi vardır, önüne geleni zehirler durur.

Bilenler tasdik eder ki, dünyanın her türlü bahtiyarlığında bir takım elemler, kederler gizlenmiştir, safi değildir. Bunun gibi her türlü ıztırap ve felaketli hadiselerde de gizli bir takım lutuflar, teselli kaynaklan vardır. İşte bütün bunlar “el-Latîf” İsm-i Şerif’inin tecelliyatıdır.


[1] Mülk S. A.14

[2] bak: Yusuf S. A.100

[3] bak: Hac S. A.63

[4] Şura S. A.19

[5] Al-i İmran S. A.164

[6] Kasas S. A.4-5

[7] Tur S. A.26-28

[8] En’am S. A.103

[9] Hac S. A.63

[10] Lokman S. A.16

 
   
 

İşlerin bütün inceliklerini bilen sensin. Allah'ım (CC)! İnce ve sezilmez yollardan kullarına faydalar bahşedensin. İlahi (CC)! Kederleri sevinçle karışık bir halde yaratan sensin. Dertte derman yaratansın. Izdırap ve felaketli hadiselerde gizli bir takım lütuflar var edensin.

Ey Lütfu bol olan Allah'ım (CC)! Bize Cennet'te Cemalini görmeyi lutfet!

Ya Rabbi (CC)! Gönlümüze ferahlık ver! Bizleri kaba ve basit huylardan arındır! Her türlü hadiseye ibret nazarıyla bakmayı nasip eyle! (AMİN)

.................................................

 

Kula Gerekenler: Kalp gözünü açmalı, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin kederleri sürurla karışık bir halde yaratmış olduğunu görmeli; görmeli de hayatın hiç eksik olmayan ıztırablı demlerinde başkasının tesellisine muhtaç olmadan kendi kalbinde Hakkın tesellisini duymalı, kahrında bile lutfu görünen Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni minnetle anarak ecir ve mükafat kazanmalı.. Böyle bir kalbe yeis denilen musibet ne kadar uzaktır.

 

İsm-i Şerif'in Faideleri: İhlasla “Yâ Latîf” diye bu İsm-i Şerif’e devam edenler, marifet denizinden hissedar olurlar ve kendilerine bilmedikleri nice sırlar ifşa edilir.

 

 

 

 
 © 2003-2004     GAVSULAZAM.de    Her Hakkı Mahfuzdur.