|
......................................................................
Muhasib: Herkesin hayatı
boyunca yapıp ettiklerinin, bütün tafsilat ve teferruatiyle hesabını iyi bilen;
Hesap Görücü, her şeyi saymışçasına bilen, hesaba çeken… |
......................................................................
“Yarattıklarının
hepsine yeten ve hesaba çeken, Hesap Gören” manasına gelen “el-Hasîb” İsm-i Celil’i Kur’an-ı Kerim’de 5 defa geçmekte. Ayrıca
yedi defa da “Hesabı çabuk görendir” manasına gelen “seri‘ül-hisâb” geçmektedir. “Bir selamla selamlandığınızda, siz
ondan daha güzeliyle selam verin ya da aynıyla karşılık verin. Şüphesiz, Allah (CC)
herşeyin hesabını tam olarak yapandır.”
“Benzemez hesabı
hesabımıza” Zerre kadar iyilik karşılığını görecek. Zerre kadar kötülük de yine
karşılığını görecektir. (Zilzal) Onun için organlarımızın hepsi, dinimizin
kontrolü altında hareket etmeli.
Daraldığımız,
bunaldığımız, bir işin altından kalkamadığımız zamanlarda “Hasbünallah” Allah (CC) bize yeter deriz ve
biraz olsun rahatlarız.
O (mü’minlere)
insanlar “şüphesiz düşmanınız olan insanlar sizin için kuvvetlerini topladılar.
Onlardan korkunuz.” dedi de bu onların imanını artırdı ve onlar: “Allah (CC) bize
yeter, O (CC) ne güzel vekildir.” dediler.
Dünyanın bütün
orduları birleşse bir mü’minin üzerine yürüse “el-Hasîb”e iman eden bir Müslüman “Hasbünallah=Allah bize yeter” der ve yoluna devam eder.
Ki onlar (o
peygamberler) Allah'ın (CC) risaletini tebliğ edenler, O'ndan (CC) içleri
titreyerek-korkanlar ve Allah'ın (CC) dışında hiç kimseden korkmayanlardır.
Hesap görücü olarak Allah (CC) yeter.”
Allah-ü Teala (CC)
Hz.leri insanı yaratır ve henüz o döl yatağındayken ona suret verir. Her insanı
özenle ve bambaşka bir yaratılışla dünyaya getirir. Annesinin rahmindeyken ve o
daha hiçbir şeyin şuurunda değilken onu korur, beslenmesini ve gelişmesini
sağlar. Anne karnında geçen dokuz aylık süre insan için karanlık bir devredir.
Hiç kimse bu dönemi ve dokuz ay içinde Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin kendisi
için nasıl inanılmaz mucizeler gerçekleştirdiğini bilmez. Fakat Allah-ü Teala
(CC) Hz.leri, daha insan tek bir hücreyken bile onun ilk haline şahittir.
Çocukluk dönemi de aynı şekildedir. İnsanın hafızasında çocukluğuyla da ilgili
yalnızca birkaç anı kalır. Ama Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, o bilmezken bile her
an yanındadır, her yaptığına şahittir.
Allah-ü Teala (CC)
Hz.leri’nin şahit olduğu yalnızca insanın amel olarak yaptıkları değil aynı
zamanda içinden de geçirdikleridir. Çünkü Allah-ü Teala (CC) Hz.leri insanın
hem içine hem dışına kısaca ruhuna tam anlamıyla hakimdir. O, nefsini koruyarak
neyi, ne için yaptığını bilmezken Allah-ü Teala (CC) Hz.leri onun her
hareketini ne amaçla yaptığını bilir. İnsan gizlenmiş tek bir hücre halindeyken
de, ölmek üzere son nefesini verirken de Allah-ü Teala (CC) Hz.leri onun
yaptıklarına şahittir. Dünyada yaşadığı süre boyunca otururken, konuşurken,
yemek yerken, uyurken, gece gündüz her saniye işlediklerini tüm ayrıntılarıyla
bilir, ağzından çıkan her konuşmayı, her lafı işitir, aklından geçirdiği her
düşünceyi tespit eder. Hiçbir şey O'ndan (CC) gizli kalmaz.
Oysa insan hayatı
boyunca yaptığı işleri, söylediği sözleri unutur. Yıllar geçtikçe zihnindeki
anılar bulanıklaşır. Geçmişte yaşadıklarını saymaya kalksa ancak çok az şey
sayabilir. On yıl önce yaşadığı bir olay kendisine hatırlatılıp o an ne
düşündüğü sorulsa hiçbir şey hatırlayamaz. Sanki bütün yaşadıkları zihninden
silinmiş gibidir, geriye çok az bir kalıntı kalmıştır. Allah-ü Teala (CC)
Hz.leri ise bütün insanların hayatları boyunca yaptıklarını, her saniye
kafalarından neler geçtiğini bilir. Hiçbir şeyi unutmaz. Hesap günü herkesin
önüne kötülüklerini, iyiliklerini, salih amellerini ve günahlarını eksiksiz
getirir. Bu yüzden insanın yapması gereken, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin
kendisine şahit olduğunu asla unutmamasıdır.
“Yetimleri, nikaha
erişecekleri çağa kadar deneyin; şayet kendilerinde bir (rüşd) olgunlaşma
gördünüz mü, hemen onlara mallarını verin. Büyüyecekler diye israf ile çarçabuk
yemeyin. Zengin olan iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan da artık maruf
(ihtiyaca ve örfe uygun) bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz
zaman, onlara karşı şahid bulundurun. Hesap görücü olarak Allah (CC) yeter.”
Bazı şeyler vardır
ki, onlar rakamlarla ifade olunur. Bu gibi şeylerde, neticeyi öğrenmek için bir
takım hesap ameliyeleri yapılmak iktiza eder ve muhasipler bu ameliyeleri
tamamlamadan neticeyi bilemezler. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, neticesi hesapla
bilinecek ne kadar miktar ve kemmiyyet varsa, hepsinin neticelerini hiçbir
ameliyeye muhtaç olmadan, doğrudan doğruya ve apaçık bilir. Çünkü O’ (CC) nun
ilmi, hiçbir kayıt ve şarta, tetkik ve tefekküre veya herhangi bir ameliyye
icrasına bağlı değildir.
Allah-ü Teala (CC)
Hz.leri çabuk hesaplıdır. Kıyamet günü, mükellef olan her insanın Allah-ü Teala
(CC) Hz.leri karşı vereceği hesap vardır. Çünkü, alınmış sayısız nimetlerin,
pek tabiidir ki, bir gün hesabı sorulacaktır. Onun için, kıyametin bir adı da “Hesap
günü” dür. Fakat, dünyaya ne kadar insan gelmiş geçmiştir, bunların sayısını Allah-ü
Teala (CC) Hz.leri’nden başka kimse bilmez. Halbuki biz, dünyada, kendi
aramızda görüyoruz ki mesela, bir su-i istimalden dolayı mahkeme altına alınan
tek bir şahsın hayat safhalarından yalnız su-i istimali anlaşılan tek bir
safhanın hesabı üzerinde günlerce ve bazan aylarca heyetler çalışıyor, raporlar
hazırlanıyor ve daha bir çok yorucu şeyler. Buna rağmen, hakikatin olduğu gibi
anlaşılması mümkün olmuyor. Dünyaya gelip gitmiş, sayısız insanların
hesaplarını da sakın buna benzetme! Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, ilk insandan
son insana kadar hepsinin hayatı boyunca ne kadar nefes aldıklarını ve her
nefeste, iyiden kötüden neler yapaklarını, göz açıp yumacak kadar kısa bir
zamanda hesabını görür ve karşılığını verir, İşte Allah-ü Teala (CC) Hz.leri böyle
bir muhasiptir.
İnsanoğlunun en
kıymetli sermayesi, ömrüdür. İnsanın ömrü, kendi mülkü değildir. Belki Allah-ü
Teala (CC) Hz.leri tarafından bilahare hesabı görülmek üzere verilmiş ariyet
bir sermayedir, İnsan, ne kazanacaksa onunla kazanacaktır. Ömrü ise; her gün,
her saat, hatta her nefes aldıkça bitip tükenmekte, sual ve hesab
yaklaşmaktadır. Onu durdurmak elde değildir. Şu halde ömür ne uğurda
harcanılıyor ve ne ile mübadele ediliyor, buna dikkat etmek lazımdır. Çünkü
hesab günü, herkes bu sermayeyi sahibine ödedikten sonra, onun sarf ve
mübadelesinden hasıl olacak kara göre mükafat görecek veya açığına göre mesul
olacaktır. İflası tahakkuk edenlerse, ebedi hüsran, ve azab içinde kalacaktır.
Hesap
başında meydana çıkacak netice: Kar, ziyan, iflas. Kar, iman kazanmış, iyi
işler yapmış (bütün farzlar, vacibler, sünnetler, müstehaplar burada dahil)
olan kimselerin hesabı. Ziyan iman kazanmış olmakla beraber, bir çok kötü işler
de yapmış (bütün haramlar, mekruhlar burada dahil) veya birçok iyi işler yapmak
için önüne çıkan fırsatları kaçırmış olanların hesabı. İflas- Allah’a (CC) sığındık
- bu, imansızlıktır, bunlar için felah yoktur.
|
|