......................................................................
Hak ve hakikatın kendisi,varlığı hiç değişmeyen…
......................................................................

 

 

“Varlığında hiç şüphe duyulmadan kabul edilen. Gerçek olan” anlamına gelen “el-Hakk” İsm-i Şerif’i Kur’an-ı Kerim’de on defa tekrarlanmıştır. (Kehf 44, Taha 114, Hac 6, 62, Lokman 30, Nur 25, Zuhruf 86, Hadid 16, Mümtehine 1) Ayrıca Hak kelimesi Kur’an’ın adı olarak doğru, adalet, hak, hisse, gerçek anlamlarında Kur’an-ı Kerim’de 218 defa tekrarlanmıştır.
Elimizle tuttuğumuz, gözümüzle gördüğümüz bu varlık aleminde her an değişiklikler oluyor. Dünya dönüyor, güneş dönüyor, yıldızlar dönüyor. İnsanlar ölüyor, ağaçlar kuruyor. Bütün bunları evirip çeviren biri var ki, O (CC) doğmaz, ölmez, ihtiyarlamaz, hastalanmaz, uyumaz, uyuklamaz. O (CC), olduğu gibi gerçek var edicidir. “Bilirler ki şüphesiz Allah (CC) apaçık Hakkın ta kendisidir.”[1]

Hak, Allah (CC) olunca onun sözü de en doğru olur. “Doğruyu ben söylerim.”[2] buyurur.
Cenab-ı Hakk’ın (CC) yarattığı kullarda hakkı=doğruyu söyleyebilir. Ancak insanların söylediklerinde yanılma ihtimali vardır. Devletler, sistemler, akımlar, partiler ve “benim dediğim doğru” deyip kabul ettirmek için bazen elin parmak çokluğuna, bazen elin yumruk gücüne baş vuranlar söylediğinin doğruluğunda şüphe duyanlardır.

Biz, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin kelamı Kur’an’da olan bir söz üzerine söz söylemeyiz, söyleyeni de dinlemeyiz. Sözlerimizin doğruluğunu parmak veya yumrukla test etmeyiz. Sözümüz, Allah’ın (CC) kitabına, Rasulünün (SAV) sünnetine ters düşmüyorsa doğru kabul ederiz. Cenab-ı Hakk’a (CC) hakkıyla kul olmaya çalışırız (Hac 74). O’nun (CC) sözünü hakkıyla,- harflerin çıkışına dikkat ederek, manasını anlayarak, anladığını uygulayarak- okumaya çalışırız (Bakara 121). Cenab-ı Hakk’a (CC) iman ettiğimizden insanlar arasında hakla, adaletle hükmederiz (Sad 26). Hak sahiplerinin hakkını zamanında veririz (En’am 141).

Hakka karşı gelenlere, hakları çiğneyenlere, haksızlık yapanlara karşı hak sözü söylemek, hak sahibine hakkını vermek ve haksızın hakkından gelmek için hakkıyla cihad ederiz (Hac 78).

İşte böyle; “Şüphesiz Allah (CC), O, Hak olandır ve şüphesiz O'nun (CC) dışında taptıkları (tanrılar) ise, batıldır. Şüphesiz Allah (CC), yücedir, büyüktür.”[3]

“Hak olan, biricik hükümdar olan Allah (CC) yücedir. O’nun (CC) vahyi sana gelip-tamamlanmadan evvel, Kur’an’ı (okumada) acele etme ve de ki: ‘Rabbim (CC)! İlmimi arttır’.”[4]

“Şüphesiz Allah (CC, hakkın kendisidir ve şüphesiz ölüleri diriltir ve gerçekten herşeye güç yetirendir.”[5]

“İşte burada (bu durumda) velayet (yardımcılık, dostluk) hak olan Allah'a (CC) aittir. O (CC), sevap bakımından hayırlı, sonuç bakımından hayırlıdır.”[6]

Hak, varlığı hakiki bulunan zatın ismidir. Yani varlığı daima mütehakkıktır; daima sabittir. Allah-ü Teala’nın (CC) zatı, yokluğu kabul etmediği gibi, herhangi bir değişikliği de kabul etmez. Hakikaten var olan yalnız Allah’tır (CC) ve hiç değişmiyerek hakikaten sabit olan da O’dur (CC). Çünkü O (CC), varlığında zatından başkasına muhtaç değildir. Kainat dediğimiz başka varlıklar ise, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin yaratmasıyla var olmuşlardır.

Onların içinde varlığı, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne muvazi - yani ezeli ve kadim - hiçbir mevcut yoktur. Mesela, ben, sen ve bütün insanlar, birer birer nasıl sonradan, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin yaratmasiyle meydana gelmişsek, yekunumuz da öyledir. Bütün hayvanat, bütün nebatat da böyledir. Bütün madenler de, diğer uzvi olmayan varlıklar da öyle... Üzerinde barındığımız arz küresi ve kardeşleri olan öteki seyyareler ve peykleri ve bütün bunların merkezi bulunan güneş de böyledir. Aralarında büyüklük küçüklük ve ömürlerinde uzunluk ve kısalık gibi farklar varsa da, hepsi de sonradan yaratılmış ve her birinin ömrü bir başlangıç ve bir son ile çevrilmiştir. Zamanın ancak bir parçasını işgal ederler. Sonra bütün kainat ve onun her zerresi, ömürleri boyunca bir hal üzere sabit değildir. daima halden hale, tavırdan tavıra değişir dururlar.

Hayatın değişikliğini aya benzetmişler: Ay, başında, görülür görülmez incecik bir hilalken, gün gün büyük, bedir haline gelir; sonra bu halde de kalmaz, kemali bulan, zevale döner. Tamamlığı eksiklik takib eder. Gittikçe küçülmeğe başlar. Nihayet tamamiyle perdenin arkasına çekilir. Bütün bütün gözden kaybolur.

İşte bütün kainatı kaplayan ezeli nizam budur. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nden başka her şey değişir, yıkılır; tekrar yapılır; baki, ancak “el-Hakk”tır (CC).İsbatı lazım, inkarı mümkün olmayan her şey haktır; bu itibarla dürüst itikatlara, Hak uğrunda söylenmiş dürüst sözlere, hak söz, hak itikat denir; çünkü bu itikatlar ve bu sözler de sabittir. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri onları yaşatır; sahiplerini de mükafatlandırır.


[1] Nur S. A.25

[2] Sad S. A.84

[3] Lokman S. A.30

[4] Taha S. A.114

[5] Hac S. A.6

[6] Kehf  S. A.44

 
   
 

Yüce Allah'ım (CC)! Mutlak ve ezeli olan Sensin. Sonsuz gerçek yine Sensin!

Allah'ım (CC) Hakikat kitaplarını gönderen yine Sensin! Elçilerini gönderip kendinden haberdar edensin.

Allah'ım (CC)! Kainat, hakikatinin aynasıdır. Bize ibret ver!

Allah'ım (CC)! Bizi kör etme! Gerçeği gören ve ona sarılanlardan eyle!(AMİN)

.................................................

 

Kula Gerekenler: Ancak Cenab-ı Hakk’a (CC) tapmalı, ancak O’na (CC) dayanıp güvenmeli; başkaları yıkılır. Aramalı, hak itikadi buluncaya kadar çalışmalı; elden gelirse hak için hak sözü söylemekten veya yazmaktan çekinmemeli; çünkü sabit tutamak sadece bunlardır. Bunları tutmağa muvaffak olanlar, yıkılmayan bir akarın iradından veya kurumayan bir bahçenin hasılatından faydalanıp duranlara benzerler. Batılları Allah-ü Teala (CC) Hz.leri tervic etmez. Onun için batıl peşinde koşanlar ümitleriyle beraber yıkılır gider; işte insanın uğrayacağı en hazin bir akıbet.

 

İsm-i Şerif'in Faideleri: İhlasla “Yâ Hakk” diye bir müslüman bu isme devam etse, adaletten ve doğruluktan ayrılmaz, ahlakı güzelleşir.

 

 

 
 © 2003-2004     GAVSULAZAM.de    Her Hakkı Mahfuzdur.