|
......................................................................
“el-Hâfid (cc) :” Yukarıdan aşağıya indiren, alçaltan, değerini
alçaltan… “er-Râfi’ (cc) :” Yukarı kaldıran, yücelten, değerini yükselten…
|
......................................................................
“Yukarıdan aşağıya
indiren, Alçaltan” manasına gelen “el-Hafîd”
İsm-i Celil’i Kur’an-ı Kerim’de : “O (CC) aşağılatıcı, yücelticidir.” olarak geçmektedir.
Kıyametin alçaltıcı ve yükseltici olduğunu haber verir şeklinde geçer. Kıyameti
yapan ve yaratan Allah-ü Teala (CC) Hz.leri olduğuna göre, alçaltan ve
yükselten de O’dur (CC).
“Yükselten”
manasına gelen “er-Râfi’” İsm-i
Şerif’i ise bir defa “Râfi’” olarak, bir defa da “Râfi’-ud-derecât” olarak geçmekte. Yine bu
İsm-i Şerif Kur’an-ı Kerim’de 13 defa da “....yükseltti”, “....yükseltir”
şeklinde fiil olarak çeşitli Ayet-i Kerime’lerde geçmektedir.
Nefsinin hevasını
baş tacı eden, günah sokaklarında gezen, isyan edenleri cehennemin en alt
derekelerine alçaltan Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, nefsinin hevasını ayaklar
altına alan, salih insanlarla beraber olan, iyi ve güzel yerlerde dolaşan,
Rabbine (CC) itaat edenleri Cennetin en üst derecelerine yükseltendir.
Kuyunun dibine
atılan Hz. Yusuf (AS) Mısır’a sultan oldu. O’nu (AS) atanlar ise bir gün Hz. Yusuf’un
(AS) önünde secdeye kapandılar.
Yılanları yerde
süründüren “Hâfid”, kuşları
yükseklerde uçuran “Râfi’” olan Allah-ü
Teala (CC) Hz.leri’dir. Gökyüzünü direksiz yükselten, Peygamberlerin (AS) derecelerini
yükselten, Hz. İsa’yı (AS) kendi
katına yükselten,
Hz. Muhammed (SAV) Efendimiz’in şanını yücelten, iman eden ilim sahibi
olanların derecesini yükselten Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne iman eden
mü’minler de Peygamberlerin (AS) ve iman eden alimlerin önüne kimseyi
geçirmezler.
Yeryüzünde hiçbir
yazarı çizeri, filozofu, siyasiyi, askeri, bilgini Peygamberin (SAV) önüne
geçirmediği gibi denk bile tutmaz. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin yücelttiğini
kimse alçaltamaz. Alçalttığını da kimse yükseltemez.
Hz. İbrahim’i (AS),
Hz. Musa’yı (AS) hepimiz severiz ama Nemrut’la Firavun’un seveni yoktur. İnsanların
belirli bir zeka düzeyi, görme, düşünme ve düşündüklerinden çıkarım yapma
kabiliyeti vardır. Bir insan kendi bedeninin işleyişindeki kusursuzluğa
baktığında var olan ince tasarımı görebilir. Gördüğü tasarımın detaylarındaki
akıl alametleri karşısında, bu detayları planlayan, tasarlayan ve var edenin
bilincine varabilir.
Ancak kuşkusuz bu
sayılanlar sahip oldukları yetenekleri kullanan kişiler için geçerlidir. Bu
kişiler yukarıda bahsettiğimiz süreci karşılaştıkları her olayda yaşar ve
gördükleri şeyler üzerinde düşünüp aklederler. Bir de karşılaştıkları olaylar
üzerinde düşünmeden geçmeye alışmış insanlar vardır ki bunlar, yeryüzündeki
insanların çoğunluğunu oluştururlar. Daha önce de belirttiğimiz gibi bu
insanlar dünyaya gelir, büyür, herkes gibi sıradan bir hayat geçirir ve
ölürler. Oysa Allah-ü Teala (CC) Hz.leri Kuran'da düşünüp öğüt alanları övmüş,
diğerlerini ise aşağılık kılacağını bildirmiştir: “Onlar, ayakta iken,
otururken, yan yatarken Allah'ı (CC) zikrederler ve göklerin ve yerin
yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) ‘Rabbimiz (CC)! Sen bunu
boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru. Rabbimiz (CC)!
Şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu 'hor ve aşağılık' kılmışsındır;
zulmedenlerin yardımcıları yoktur’.”
Düşünüp öğüt
alanlar Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin yücelttiği kişilerdir. İnsan olmanın
gereklerini tam olarak yerine getirirler ve bu yönleriyle diğer canlılardan
(hayvanlar, bitkiler ve düşünmeyen insanlar) tamamen ayrılırlar. Diğer grup
(düşünmeyen insanlar) ise, insani yeteneklere sahip olmalarına rağmen bunları
kullanmazlar ve basit bir yaşam sürdürürler. Bir nevi hayvan gibi, fiziki
ihtiyaçlarını gidermeye yönelik bir yaşamı seçerler. İşte bu insanlar da, Allah-ü
Teala (CC) Hz.leri’nin yarattığı ancak vicdanlarını kullanmadıkları,
düşünmedikleri ve sıradan bir ömrü seçtikleri için alçalttığı kişilerdir. Bu
kişilerle ilgili Kuran'da şöyle bir örnek verilmiştir: “İnkar edenlerin örneği
bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu veya bağırdığı şeyin
anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir. Onlar,
sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler.“
Allah-ü Teala (CC)
Hz.leri, istediği kulunu yukarıdan
aşağı atıverir. Şan ve şeref sahibi iken rezil ve rüsvay eder ve bu muamelesi
çok defa, kendisini tanımayan, emirlerini dinlemeyen asilerle başkalarını
beğenmiyen mütekebbirler ve hak, hukuk tanımayan zorbalar hakkında tecelli
eder.
Allah-ü Teala (CC)
Hz.leri’nin düşürdüğünü yine Allah-ü
Teala (CC) Hz.leri’nden başka kimse
kaldıramaz. Eğer bunlar bu akıbetten uyanıp ta, Allah-ü Teala (CC)
Hz.leri’ne iltica ederek vaziyetlerini
kurtarabilirlerse, bu muamele kendileri için büyük bir nimet olmuş olur. Bir de
bu kötü sıfatlarda onlara ortakken, henüz bu akıbete düşmemiş olanlar,
bunlardan ibret alarak salah-ı hal peyda ederlerse, kendi menfaatları için
büyük bir anlayış göstermiş olurlar. Çünkü bu kötü sıfatlar, insanı bu akıbete
sürükleyici sebeplerdir.
Allah-ü Teala (CC)
Hz.leri istediği kulunu indirdiği gibi,
istediği kulunu da yükseltir. Şan ve şeref verir. Bazı gönülleri iman ve irfan
ışığiyle parlatır, yüksek hakikatlerden haberdar eder. Bazı gönülleri de gaflet
ve cehaletle karartır. Onlar da alçaklık çevrelerinde mıhlanır kalır.
Allah-ü Teala (CC)
Hz.leri’nin yükselttiği insanlar çok
defa melek huylu, tatlı dilli, yemekten ziyade yedirmekten zevk alan, temas
halinde bulunduğu insanların ayıplarını, kusurlarını örtüp, eksiklerini
tamamlayan, istihkak sahiplerine malıyla, bedeniyle, bilgisiyle, nasihatiyle
yardım eden, hakikaten nazik, kibar insanlardır. Onlar bu istikametten
ayrılmadıkça Allah-ü Teala (CC) Hz.leri de kendilerinden bu nimeti almaz.
Allah-ü
Teala (CC) Hz.leri’nin itibardan
düşürüp aşağılattığı kimseler yine çok defa mukaddesatını arka planlara atarak
geçici dünya zevkleri için yalan, binbir çeşit hile ve tezvir tuzakları kuran,
birbiriyle boğuşup çarpışan, haksız, utanmaz, kavgacı mahluklardır. Bunların
görünüşleri göz doldursa bile, gönülleri hakiki insanlık meziyetlerinden sıfır
olduğu için kelp tabiatlıdır. İnsanlık mahfiline çıkacak kabiliyetleri yoktur.
Yüzlerce insan bir masada tatlı tatlı sohbet ederek yemek yer, fakat iki köpek
bir laşenin başında hırlaşır durur. İnsanı Allah-ü Teala (CC)
Hz.leri’nden uzaklaştıran dünyalık da,
bir laşedir.
|
|