|
......................................................................
Çok zengin ve her şeyden müstağni… |
......................................................................
“Zengin”
ve “zengin yapan” anlamlarına gelen bu iki ismi şerifinden “el-Ğaniyy” ismi Kuran-ı Kerim’de 18 defa geçmekte.
“Ey
insanlar, Allah’a (CC) muhtaç olanlar sizlersiniz. Allah (CC) ise zengindir,
Öğülmeye layıktır.”[1]
El-Muğni;
zengin eden ismi Kur’an’da bu kalıpda geçmez ama “Zengin eden de memnun eden de
O’dur.”[2] ayetinde
fiil halinde geçmiştir.
Milyarlarca
dolara sahip adam demek, birkaç top kerestenin basılı kağıt haline sahip
demektir. Allah (CC) zengindir derken yeryüzüne, altınlarına, incilerine,
yakutlarına, mercanlarına, gökyüzüne sahipte ondan zengindir demiyoruz.
Bütün
bu saydıklarımız Allah’ın (CC) katında bir sineğin kanadı kadar değersiz. O’nun
(CC) hiçbir şeye ihtiyacı yok.
Bizim
maddi zenginliklerimizi veren O (CC). Mü’mine de, kafire de veren O (CC).
Zenginlik saydığımız şeyleri yaratan O (CC).
Biz
Rabbimizden (CC) helal yollardan zenginlik vermesini isteyeceğiz ve biz de
başkalarına yardımla zenginliğimizi göstereceğiz. Başta gönül zenginliği
isteyeceğiz.
Hikaye
bu ya, denizde bulunan yuvarlak bir şeyi terazinin kefesine koymuşlar,
karşısına yüz gram altın koymuşlar, o yuvarlak şey ağır gelmiş. Bir kilo, bir
ton koymuşlar yine ağır gelmiş. Ellerine alıyorlar çok hafif geliyor.
Durumu
aklı eren birine soruyorlar. O aklı eren: “Bu, gözü doymaz hırslı bir adamın
gözünün etrafında ki kemiktir. Dünyayı verseniz gözü doymaz. Terazinin öbür
kefesine bir avuç toprak koyun” demiş. Toprağı görünce terazi dengeyi bulmuş.
Bu
hikaye ama sevgili Peygamberimiz şöyle buyurur: “Eğer Âdem oğlunun bir vadi
dolusu altını olsa, bir vadi daha olmasını ister. Onun ağzını ancak toprak
doldurur.”[3]
Zengin
kimdir? Zengin hiçbir şeye ihtiyacı olmıyan, herşey yanında mevcut bulunduğu
için hiçbir suretle başkasına müracaat mecburiyetinde olmayan zat demektir. Bu
sıfat, tam ve mutlak surette Allah’a (CC) mahsustur. Gerek zatında, gerek
sıfatlarında, gerek işlerinde hiçbir zaman, hiçbir suretle, hiçbir şeye muhtaç
olmayan, bununla beraber bütün ihtiyaçları tatmin eden tek zengin, O’dur (CC). O’nun
(CC) sıfatları namütenahidir; bitmez tükenmez hazineleri, kaf ile nun
arasındadır. İstediği her şey (Ol!) demekle bir anda oluverir.
İHTİYAÇ, MA’BUDLUĞA UYMAZ
Çünkü
hacet eksikliktir. Hacet sahibi, muhtaç olduğu şeyin tedarikinden aciz
bulunuyor demektir. Velev ki bir zerrenin milyarda biri kadar olsun aciz ve
muhtaç olan değil, ancak aczleri kaldıran, ihtiyaçları gideren ma’bud’dur. Hele
bazı insanlar, o kendilerini bir çok mahlûktan üstün görüp de gurura ve
şımarıklığa kapılan zavallılar, yaşamak için havaya, gıdaya ve birbirlerinin
yardımına muhtaç bulunmaları gibi daha nice eksikliklerle çevrilmişken,
şımarıklığı, edep ve terbiye dışına taşıracak kadar ileri götürüp, hak ma’bud’u
inkâr etmek, O’na (CC) kulluğu kibirlerine yedirememek, öte taraftan da,
birbirlerine kul ve köle olmayı cana minnet bilmek gibi, cidden insanlığın
temiz alnını kirleten çirkinliği ve bunun iğrençliğini göremiyorlar; ne feci
bir düşüş!
Allah-ü
Teala’nın (CC) kulunu ibadetle mükellef tutması, ihtiyacından değildir. Allah (CC)
din yolu açtıysa, bir takım ibadetler emrettiyse, kitap indirip içindeki ahkâm
ile insanları mükellef tuttuysa, bunlar kendi ihtiyacı için değil, insanların ihtiyacı
içindir; insanların dünya yüzünde insanca yaşamaları içindir. Mahlûkat içinde Allah’a
(CC) ihtiyacı en çok olan insanlardır, İnsanların maddi ve ruhi o kadar
ihtiyaçları vardır ki, bunları tatmin etmek, Allah’tan (CC) başkasının yapacağı
iş değildir. Allah-ü Teala (CC) kendi yarattığı insanların her türlü
ihtiyaçlarını bildiği için, bu ihtiyaçlara göre ahkam tesis etmiştir. Yaradan O
(CC), derdi bilen de O (CC), dermanı hazırlayan da O’dur (CC).
İBADETLERDE HEDEF:Bazı
ince görüşlü zatlar, namaz, oruç gibi dinin emrettiği ibadetlere ait hükümlerin
sıhhi faydalarını ve mesela namazın mükemmel ve muntazam bir idman vasıtası
olduğunu, orucun hazım cihazını ve dolayısıyle bütün vücut makinesini
dinlendirmek için çok faydalı bir perhiz olduğunu söylerler.
İlim
ve hikmet, rahmet ve re’fet sahibi bulunan Allah-ü Teala (CC)’nın insanlara
verdiği emirler, onları mükellef tuttuğu vazifeler elbette faydalı şeylerdir.
Çünkü Allah (CC), abes ve faydasız birşey yaratmaktan münezzeh olduğu gibi,
abes şeyler emretmekten de münezzehtir. Binaenaleyh bu emirlerde yalnız sıhhi
değil, iktisadi, içtimai, siyasi nice nice faydalar bulunduğu muhakkak; fakat
şu da muhakkak ki, Allah-ü Teala (CC) kulunun hizmetine muhtaç değildir.
İstiğnayı tam ile gani ve müstağni bulunduğundan, bu faydaların bir zerresine
bile ihtiyacı yoktur. Bu faydalar, tamamiyle ve olduğu gibi ibadeti yapana
verilir, İbadeti yapan bu faydalan kazanırsa da, onun maksudu ve hedefi bu
değildir. Belki yalnız Allah’ın (CC) emirlerine uymak ve bu vesileyle O’nun (CC)
rızasına ermektir, İşte onun can ve yürekten aradığı ve uğrunda her şeyi göze
aldığı tek gaye budur. Her ibadet ancak Allah’ın (CC) rızasını bulmak fikriyle
yapılır ve bu fikir tamamiyle gönülleri kaplamalı ve Allah’ın (CC) rızasından
başka hiçbir fikir, hiçbir düşünce orada yer bulmamalıdır. Biz bir ibadeti
yaparken, idman gibi, perhiz gibi dünyevi menfaat düşünmediğimiz gibi, ahiret
menfaatlerini de düşünmeyeceğiz. Mesela, birisi namaza başlarken: “Cennete
girebilmek için kılıyorum.” yahut “Cehennemden kurtulmak için oruca niyet
ettim.” yahut “şu sadakayı veriyorum...” dese, bunlar halis bir ibadet olmaz.
Karışık
ve katkılı olur. Allah-ü Teala (CC)’ya böyle katkılı bir ibadet arzedilemez ve
O (CC) , böyle ibadetleri kabul etmez; çünkü bu takdirde bunlar Allah (CC) emrettiği
için değil, Cennet ümidi veya Cehennem korkusu için yapılmış olur. Farzedelim
Allah (CC) Cennetin kapılarını istisnasız bütün insanlara açtığını ve Cehennemi
ilga ettiğini bildirmiş olsa, yukarıdaki maksatlarla ibadet edenler artık
ibadete lüzum görmeyecekler demektir. Çünkü maksatları hâsıl olmuştur. Hâlbuki Allah’ın
(CC) emri ortada durdukça, maksat hâsıl olsa bile yine emre itaat lazımdır.
[3] Müslim, Zekat, 117, Hadis 1048
|
|