|
......................................................................
Kullarının
günahlarını affeden ve çok bağışlayan, mağfireti pek çok olan … |
......................................................................
“Gizleyen, örten,
bağışlayan afveden” manalarına gelen “el-Ğafûr” ismi Kur’an’-ı Kerim’de 91 defa
geçmekte. “el-Ğaffâr” 5 defa, “el-Ğafûr” ise iki defa geçmektedir.
Vücudumuzu
incecik, sihirli bir perdeyle sarıp sarmalayan “Ğafûr” olan Rabbimiz (CC) bizi
birbirimize güzel çekici gösteriyor.
Bir yangında
yüzünün incecik sihirli perdesi yanan insan ne kadar korkunç oluyor. İçindeki
kanlar, irinler, damarlar dışardan görünseydi kimse kimsenin yanına
yaklaşamazdı.
Mehmet Akif’in: “Ne çirkin yüzler örtermiş meğer, O incecik perde”
dediği gibi “Ğaffâr” olan Rabbimiz (CC) içimizde görüntüsü hoşa gitmeyen
kanımızı, idrarımızı, yiyip içtiklerimizi, incecik bir perdeyle örtüp gizlediği
gibi içimizde ürettiğimiz birçok kötü düşünceleri de kimseye göstermemekte.
Ya içimizden
geçenler dışımızda görünseydi ne olurdu halimiz? Annemiz, babamız, eşimiz,
çocuklarımız, dostlarımız, düşmanlarımız hakkında düşündüklerimiz yüzümüzden
görünseydi korkunç olurdu. “Ğafûr” olan Rabbimiz (CC) içimizi, dışımızı bildiği
halde ayıplarımızı, günahlarımızı gizlemekte. “Muhakkak Allah (CC),
bağışlayan/örtendir, merhamet edendir.” Ayet-i Kerime’si Kur’an-ı
Kerim’de çokça tekrarlanmaktadır.
“Ğafûr” olan Allah’a (CC) iman eden toplum ve bireyleri kötülükleri ve
kötü haberleri yaymazlar. Böylece kötülüğü yapan teşhir edilerek ar damarı
çatlatılmamış olur. Bir de bu kötülüğü yayarak başkalarının aklına getirilmemiş
olur. “Ğafûr” olan Rabbimiz (CC): “Mü’minler arasında kötülüğün yayılmasını
isteyenlere dünyada da, ahirette de acıklı azap vardır. Allah (CC) bilir, siz
bilemezsiniz.”buyurur.
Biz de
kötülükleri, ayıpları örteceğiz. Ancak Nisa Suresinin 82. ayetine uyarak
toplumun güvenliğini tehdit eden kötülükleri yetkililerine bildireceğiz.
Bir insan, ne
kadar günahkar olursa olsun, bu günahları üstüne bir perde çekilip, örtülmesini
can ve yürekten Allah'tan (CC) dilerse, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri o günahların
hepsini örter, açıklamaz. Günahlar ne kadar çok olsa, yaptıkları günahlar ne
kadar büyük olsa mağfireti hepsine yetişir. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin mağfiret
sıfatının insanlara büyük bir ferahlık verdiğinde şüphe yoktur. Allah-ü Teala
(CC) Hz.leri’nin mağfireti olmasaydı halimiz nice olurdu?
Günahar bir kimse
hela kuyusuna düşmüş ve her tarafı berbat olmuş bir zavallı gibidir. Şimdi bu
durumda olan bir adamın yapacağı ilk iş bellidir. O (CC), her şeyden evvel
temizlenmeye çalışır. Çünkü o halde ne bir yere varabilir, ne de bir iş
görebilir. İnsan yüzüne çıkacak hali yoktur. Meğer ki, aklı ve şuuru olmayıp da
durumunu idrak edemiyecek kadar divane ola.. Bunun gibi, günah yapıp dururken, Allah-ü
Teala (CC) Hz.leri’nden mağfiret niyazında bulunmayanlar da böyle mecnunlar
gibidir, kalplerinin ve ruhlarının kirlenmiş olduğunu fark etmiyorlar demektir.
Günahlar insanın
içini çirkinleştiren birer lekedir. İstiğfar, yani Allah-ü Teala (CC)
Hz.leri’nden günahlarının afvını istemek, bu lekeleri temizleyen su ve sabun
gibidir. Tevbe-i İstiğfar’la bu lekeler temizlenmezse, gitgide insanın bütün iç
sathını kaplar, artık nezahet ve ulviyyete karşı hissiz hale gelir.
İç yüzü
tamamiyle kararmış olmanın alameti, günaha girip te istiğfar ihtiyacını
duymamaktır. Günaha dadanmış olanlar, irtikab etmekte oldukları günahlar
yüzünden hakikat aleminde kendilerinin ne kadar iğrenç bir hale geldiklerini,
yanlarına yaklaşılmaz derecede fena kokular içinde bulunduklarını annlıyarak o
halden kurtulmağa çalışmak şöyle dursun, hatta o iğrenç halden zevk duyar,
lezzet alır. Bunun için istiğfar etmek hatırına bile gelmez. İşte bu hal
onların iç yüzünün tamamiyle karardığına alamettir.
|
|