|
......................................................................
Kırılanları onaran, eksikleri tamamlayan, dilediğini
zorla yaptırmağa muktedir olan… |
......................................................................
“Kırılanı saran,
bozulanı düzelten, her şeyden yüce ve dilediğini zorla yaptıran” manalarına
gelen “Cebbar” İsm-i Şerif’i,
Kur’an-ı Kerim’de Haşr Suresi 23’te bir defa zikredilmiştir.
Peygamberlere (AS) isyan bayrağını çeken ve kendi koyduğu kurallara uyan
yöneticiler için zorba anlamında Cebbar kelimesi kullanılmıştır. Peygamber (SAV) Efendimiz’e:
“Sen onlar üzerine bir zorba-Cebbar değilsin” buyurmuş. Ve böylece
kıyamete kadar gelecek olan Müslüman yöneticilere bu ayeti okuyunca yönettiği
ülkeyi bir hapishaneye çevirmemesi emredilmiştir.
Denizde
balıkların, havada kuşların, karada hayvanların ve ağaçların kırıklarını saran
“Cebbar” olan Rabbimizdir (CC). İnsanlık ailesi ise altı milyar insanın sağlık
sorunlarını çözememiştir.
Cebbar olan Rabbimiz (CC) dünya yaratılalıdan beri yarattıklarının kırıklarını
onarmaya devam ediyor. Milyarlarca balıktan, milyarlarca kuşlardan bir tanesini
insanoğlu tehlikeden kurtarıp tedavi etse günlerce televizyon ekranlarından o
iyilik sembolü insan baş haber olur.
Hergün milyonlarca
hayvanın doğumunu sağlayan, onlara sıhhat veren, doğum yaptığı gün süt veren,
“Cebbar” olan Rabbimiz (CC) ise ekranda bir defa zikredilse irtica hortladı
yaygarası başlar. Yaygarayı başlatan, kalpten hastaneye kaldırılsa ona yine
şifa veren “Cebbar” olan Rabbimizdir (CC). Cebbara iman eden mü’min insan,
hayvan ve diğer yaratıkların yarasına merhem, kırığına sargı olur. Onları
kendine doğru yükseltir, yüceltir.
Bu İsm-i Şerif
cebir maddesindendir. Cebir, kırık kemiği sarıp bitiştirmek, eksiği bütünlemek
manâsına geldiği gibi, icbar etmek, yani zorla iş gördürmek manâsına da gelir.
Allah-ü Teala (CC) Hz.leri Cabirdir, Cebbardır, kırılanları onarır, eksikleri
tamamlar, her türlü perişanlıkları düzeltir, yoluna kor. Bu manadan olmak üzere
İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’nin münactında: “Ey her kırığı kaynaştırıp birleştiren
ve her zorluğu kolaylaştıran” manasına: “Yâ Câbire külli kesîrin ve yâ
müsehhile külli asîr” kelimatı gelmiştir. İkinci manâya göre Allah-ü Teala (CC)
Hz.leri Cebbardır, ceberut sahibidir. Kainatın her noktasında ve her şey
üzerinde dilediğini dilediği gibi yaptırmağa muktedirdir. Hüküm ve iradesine
karşı gelinmek ihtimali yoktur.
Her şey üzerinde
Allah-ü Teala (CC) Hz.leri'nin cebbariyeti hakimdir. Önünden sonuna kadar yaratacağı bütün
mahlukat, bunların cinsleri, nevileri, sınırları ve her sınıf efradının varlığa
çıkış sırası, varlığı, müddeti ve bu müddet içinde görüp geçireceği bütün
ahval, bütün safahat üzerinde Allah-ü Teala (CC) Hz.leri cebbariyeti, emir ve
iradesi hakimdir. Her mahlukun hayat şartları ve bu âlemde göreceği iş,
yapacağı vazife Allah-ü Teala (CC) Hz.leri tarafından tayin edilmiş, sınırları
çizilmiştir. Her mahluk ister istemez bu sınırlar içinde yürümek ve bu
vazifeleri yapmak mecburiyetindedir. Meselâ: Arz “Ben artık dönemiyeceğim”,
güneş, “Ben artık doğmıyacağım” diyemez. İlk kumanda ile başlamış olan bu
muttarit devran son kumandaya kadar devam edip gidecektir.
Allah-ü Teala (CC)
Hz.leri yalnız teşrîî hükümlerinde insanları serbest bırakmıştır. Allah-ü Teala
(CC) Hz.leri’nin teşrîî yâni insanları vazifelendiren dini bir takım hükümleri
ve emirleri vardır ki, bunların üstünde cebbariyetini kaldırmış ve bu emirlerin
yapılıp yapılmaması ve bu hükümlerin yerine getirilip getirilmemesi hususunda
insanları mecburi değil, muhayyer bırakmıştır. Bir insan isterse dine uyar
dindar olur; dinin hükümlerine göre yaşar; isterse dinsiz ve imansız olur. Tamamen
serbesttir. Gerçi Allah-ü Teala (CC) Hz.leri insanları, kendini bilsinler ve
kendine kulluk etsinler diye yaratmıştır; fakat bu teklifi icbar yolu ile
değil, ihtiyar yolu ile yapmış ve tamamen kendi arzularına bırakmıştır. Eğer Allah-ü
Teala (CC) Hz.leri, diğer hususlarda olduğu gibi bu hususta da cebretmiş
olsaydı, insanlar içinde Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nden başkasına ibadet eden
bir fert bulunmazdı. Halbuki Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin insanlara ve ibadetlerine
ihtiyacı yoktur. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri kendisine intisap ve kulluk
şerefini, kullarının isteklerine bağlamıştır. İsteyen Allah-ü Teala (CC)
Hz.leri’ne kul olur, rızasını bulur. İsteyen heva ve hevesine köle olur, kahr
görür ve bu takdirde kendinden başka kimseye bir şey demeğe hakkı olmaz. Gelin
de Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne kul olalım, O’nun (CC) rızasını celbeden
ameller ile meşgul olalım...
|
|