|
......................................................................
Afv etmesi çok… |
......................................................................
“Afveden” anlamına
gelen bu ismi cemili Kur’an’ı Kerim’de beş defa tekrarlanmaktadır.
“Bir iyiliği açıklar veya gizlerseniz veya bir kötülüğü affederseniz muhakkak
Allah affedicidir, her şeye gücü yetendir.”
Rabbimiz (CC)
Bakara 52’de buzağıya tapınan beni İsraili afvettiğini, Al-i İmran 152’de Uhud
savaşından kaçan Müslümanları affettiğini haber verir.
Puta tapınmak,
harbden kaçmak en büyük suç olduğu halde suçu işleyenler pişman olunca Allah (CC)
onları cezalandırmak yerine afvediyor. Bizlerin de afvedici olmasını istiyor ve
insanları afvedenler övülüyor.
Yakınlarımızın
katilini afvetmemiz tavsiye edilir.
Rabbimiz (CC) afvedicidir,
afvı sever öyle ise bizde afvedici olmalıyız. Suçluların tevbe etmelerine, özür
dilemelerine yardımcı olmalıyız.
Sevgili Peygamber (SAV)
Efendimiz “Şüpheden sanık yararlanır” kuralını koymuş ve “cezaları şüphelerle
kaldırınız” buyurmuş.
Bütün insanların
günahı bir araya gelse Allah da (CC) afvetse Rabbin afvından, rahmetinden bir
şey eksilmez.
Afv, intikamın
zıddıdır. Allah-ü Teala (CC) bazı suçlulan intikamiyle muahaze eder, bazı
suçlulan da afviyle sevindirir. Hakikaten bahtiyar olanlar, Allah’ın (CC) afvine
erenlerdir. Bunlann belli başlı vasıfları şudur:
Allah (CC) Teala’ya
(CC) ve Ahiret gününe inancı olan, yaptığı günahlarn bir kötülük olduğunu
bilerek yüzü kızaran ve bu duygunun zorlamasiyle günahlarına tevbekar
olanlardır. Bunlara karşı, Allah-ü Teala’nın (CC) afüvv ve hilmiyle muamele
buyurması ne büyüklüktür. Ne büyük hayır ve rahmet, ne geniş ihsan ve keremdir.
El-Hamdü lillah.
Bu geniş lütuf ve kereminden faydalanamıyarak intikamına uğrayanların ise vay haline!
Bunlarsa Allah’a (CC) inancı olmayan, afvı gördükçe şımaran, her türlü
kötülükten zevk alıp, bunu kendine adet edinen ve Allah’ın (CC) sevmediği
çirkinliklerin insanlar arasına yayılmasına ve yerleşmesine çalışan, habis ruhlu
insanlardır. Bu kabil suçları afv ve mağfiret etmek bir hayr değil, bir serdir.
Çünkü böyle bir muamele, haklı ile haksızı karmakarışık bir hale getirmek,
iyiliklerle kötülükleri bir tutmak olur. Bu da insanları fenalığa teşvik ve
kötülüğe ortaklık etmek olur ki, Allah-ü Teala’nın (CC) Adl ve Rahmet sıfatları
böyle eksikliklerden münezzehtir.
ALLAH-Ü TEALA (CC) AFVI SEVER:
O’nun (CC) adetlerinden
biri de şudur ki: Asi kullarına afv ve ihsan ile muamele yapmayı, onları muaheze
etmekten ve kendilerinden öç almaktan ziyade sever. Onun içindir ki, günahkarları
birden yakalayıvermiyor. Onlara mühlet vermesinde ve hatta günahkarlar için
Cehennemi hazırladığını şimdiden haber vermesinde, ondan korunma ve kurtulma
sebeplerini öğretmesinde, kendilerini Cehenneme atmaktan ziyade afv ve ihsanına,
şefkat ve keremine döndürmek hikmeti vardır. Mesela, çok sahi ve cömert bir zatın
şöyle bir ilanı görülür: Kapılarımız açık, sofralanmız meydandadır. Gelenler
ağırlanacak, gelmeyenlere sözümüz yok. Aynı şekilde cömert başka bir zatın da davetiyelerinde
şu kelimeler okunuyor: Gelenler izzet ve ikram görecek, gelmeyenler
hakkında adamlarımıza emir verilmiştir. Zecri muameleye teşebbüs edeceklerdir.
Tabiidir ki, bu ikinci zatın sehaveti evvelkinden daha geniş ve üstündür. İşte
Cehennemin yaratılışında bu türlü bir zecr vardır. Allah-ü Teala’nın (CC)
kullarına
ihsan edip durmakta olduğu sayısız ni’metlerini hatırlatmasında da yine bu ma’na
seçilmektedir. Çünkü Allah (CC) insanlardan o ni’metlerin tamamlanması, yani fani
olan o ni’metlerin baki olan ni’metlerle mükafatlandırılmasına istihkak
kazanmalarını istemiş ve onları kötüye kullanıp da intikamına uğramaktan
sakındırmıştır. Allah-ü Teala’nın (CC), Kur’an’da birçok yerde, itaat edenler
için hazırladığı, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, hayallerin
erişmediği nimetleri; isyan edenler hakkında ise tertip edeceği çeşitli ukubetleri,
birbirinden çekici muhtelif üsluplarla ifade buyurması, hep ni’metlerinin
yollarını tutmağa teşvik, helak ve hüsranı mucip ahvalden tahzir içindir. Onun
için bir kul, ne kadar günahkar olursa olsun, bir gün Rabbinden utanarak O’na (CC)
döndüğü zaman, Allah (CC) onu hemen afv ve gufraniyle karşılıyor. Allah’ın (CC)
rahmeti, kulun günahından çoktur. Doğrulup gelene kapısı açıktır. Fakat eğri
kalanlar ne kapıyı bulur, ne de onlara kapı açılır.
AFV İLE MAĞFİRET ARASINDAKİ FARK:
Afv, günahların
izlerini silip bütün bütün yok etmektir. Mağfiret, sadece günahların üstüne bir
perde çekmektir. Onun için afv, mağfiretten daha ileridir. Mağfiret günahları
örtmekten ibaret olduğuna göre, günah yerinde duruyor demektir, yalnız açık
değil…Fakat afv tamamiyle günahları silmek mahv ve izale etmektir.
|
|