Yani kullarım benden istesin de onların ellerini eteklerini rahmetimle
doldurayım, onların dileklerini kabul edeyim, onları rızama erdireyim
denilmektedir. Bu ne güzel,ne hoş ikramdır...
Nihayetsiz olan Mülkün Seyyidi ve Kevser Havuzunun Sahibi buyuruyorlar
ki: “Beş gece vardır ki, onlarda yapılan dualar geri dönmez. Yani kabul olunur:
Receb'in ilk gecesi... Şabanın yarısı (berat)gecesi... Cuma geceleri... Ramazan
Bayramı gecesi... Kurban Bayramı gecesi.”
Şerefli vakitleri aramak da duanın adabındandır. O vakitlerde yapılan
dualar makbuldür. Çünkü öyle vakitler her zaman ele geçmez. Onlar da şunlardır:
1. Sene içerisinde arefe günleri,
2. Aylardan Ramazan ayı,
3. Günler içinde Cuma günleri,
4. Gecelerde seher vakitleri...
Yine Cuma günü içinde bir saat vardır ki, bir kimse o vakte denk gelip
dua ederse duası kabul olur. Hz. Resulullah (SAV) Efendimiz buyuruyor ki “Kulun
Allah’a (CC) (manen) en yakın olduğu hal, secdede bulunduğu halidir. Secde
(esnasında) Allah’a (CC) çok dua edin.”
Bir başka hadiste: “Dua,ezan ile kamet arasında reddolunmaz.”
Kalpte
ilahi korku, gözlerde yaş olacak
Marifet o
ki, sana Melek sırdaş olacak…
Duanın kabulüne şart, nefs tezkiyesi ve kalb tasfiyesidir. Dua eden
kişinin nefsi helal lokma ile gıdalanmış olmalıdır. Dua, gök kapılarının
anahtarıdır. Fakat bu anahtarın dişleri helal lokmadır.
HUŞU: Yapılan dua huşu ile, Allah (CC) korkusu ile, aşk
ve vecd ile olmalıdır. Yine duada kendi arzusunu değil, Cenab-ı Hakk'ın (CC) rızasını
önde tutmalıdır ki netice alınsın.
Kul duaya, arzu ettiği şeyi hemen istemekle değil, Yüce Allah'ın (CC) adını
anarak, O’nu (CC) zikrederek, O’nun (CC) güzel isimlerini söyleyerek
başlamalıdır. Mesela: “Yâ Rahmân, Yâ Rahîm, Yâ Kerîm, Yâ Fettâh, Yâ Cebbâr, Yâ Ğaffâr,
Yâ Hayyu, Yâ Kayyûm!” gibi...
İbn Abbas (RA) Hz.leri’nin nakline göre, yine Alemin Rahmeti ve varlığın
Nuru Hz. Muhammed (SAV) Efendimiz dua ettiği zaman avuçlarını birleştirir ve iç
kısmını yüzüne çevirirdi.
Görüldüğü üzere hem avuçları birleştirmek hemde ta koltuk altları
görülünceye kadar elleri açmak sünnete uygundur. Çünkü her iki şekilde de
Kainatın Efendisi (SAV) dua etmişlerdir.
TEVBE-İ
İSTİĞFAR: Duaya
başlamadan önce tevbe-i istifar etmek gerekir. Kul manen kirlerden arınacak ki,
haceti hasıl olsun. Aslında bizim tevbemiz de yine bir tevbeye muhtaçtır. Yine
müslüman bir kul duadan ve istiğfardan usanmamalı, “Duama karşılık bir şey elde
edemedim” diye mahsun olmamalıdır. Kul, kendisi için Rabbinin (CC) neler
hazırladığını bilemez. Belki o duanın karşılığı Firdevs cennetidir. Belki bir
belanın kalkmasıdır. Kainatın Efendisi ve Nebiler Nebisi (SAV) buyuyorlar:
“Her kim duasının kabul olmasını, gam ve kederinin açılmasını dilerse darlık
çekene (karşı kerem alini) açsın.”
MÜBAREK
MEKANLAR: Arafat’ta, Müzdelife’de, Mina’da
ve Mescid-i Aksa’da yapılan dualar bir ok gibi hedefine varır. Alemin Rahmeti
ve Allah’ın (CC) şerefli Resulü (SAV) buyuruyorlar ki: “Şu dört yerde gök
kapıları açılır ve dua makbul olur: Allah yolunda (cenk için) saflar
karşılaştıkları zaman, yağmur yağarken, namaza dururken ve bir de Kabe
görüldüğü vakit.”
GİZLİCE
DUA: Bilirsiniz ki gizli yapılan
amellere riya kokusu bulaşmaz, riya ise amelleri ifsat eder. Bu sebeple gizlice
ve kırık bir kalple yapılan dualar kabul olunmaya daha layıktır. Hadis-i Şerifte
buyuruluyor ki: “Gizlice yapılan dua, açıkta yapılan yetmiş duaya denkdir.”
Duanın sonunda kişi kendisi “Amin!” demelidir. O amin deyince melekler de
aynı şekilde amin derler. Meleklerle, dua edenin amin demesi, birbirine denk
düşünce fazileti bin kat artacak ve böylece dua aminle mühürlenmiş olacaktır.
(İnşaAllah-ü Teala)
HAMD,SENA
VE SALAVAT: Duaya
Besmele ve Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne hamdederek, Resul-i Ekrem (SAV)
Efendimiz ve Ehl-i Beyt (RA) Efendilerimiz üzerine salat-ü selam getirerek
başlanmalıdır. Ve yine duanın sonunda, selat-ü selam tekrar edilmelidir. Çünkü
Nebiler Nebisine (SAV) salat okumadan yapılan dualar perdelidir, menziline
ulaşamaz.
Nebiyy-i Ekrem (SAV) Efendimiz'e ve Ehl-i Beyt’ine (RA) salat ve selam da
duânın en mühim adabındandır.
Hadîs-i şerifte:
“Yapılan bir duada, Muhammed (SAV) ve Ehl-i Beyt’ine (RA) salat ve selam
edilmedikçe o dua, makam-ı icabete vasıl olamaz.”
buyurulmuştur.
Dua eden kimse, duânın başında, ortasında ve sonunda Peygamber Efendimiz’e (SAV)
salat ve selamı tekrar etmeli. Hulûs-i kalb, nezâfet, taharet, istikbal-i
kıble, izhar-ı tezellül, tazarru, enbiya ve evliya ile tevessül, günahkar ve
mücrim olduğunu ikrar ile tevbe ve istiğfar edip haram lokmadan ictinab
etmelidir. Bu sûretle yapılacak hayır duaların kabulü hakkında şübhe
etmemelidir.
Kerem
yağmurunu dök,ver devlet bahçeme su,
Ey Rabbim (CC)!
Sender eser: Güneş, ay, gül kokusu !
Alemin Rahmeti ve Allah'ın (CC) sevgili Nebisi (SAV) dualarında şöyle
derlerdi:
“İlahi ! Senin gadabından rızana sığınırım !
Senin azab ve ikabından affına sığınırım !
Senden (yine) Sana sığınırım !”
Ebu Hureyre’den (RA) rivayete göre Hazret-i Peygamber (SAV) Efendimiz buyurmuşlardır ki: “Sakın sizden
biriniz dua ederken ‘Ya Rabb (CC)! Dilersen beni mağfiret eyle, dilersen bana
merhamet eyle.” demesin. İstediğini sağlamca ve katiyyetle istesin. Çünkü
Allah'ı (CC) şu veya bu işe zorlayabilecek hiçbir kudret yoktur.”
Yine Ebu Hureyre’den (RA)rivayet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem (SAV) Efendimiz
buyurmuşlardır ki: “Sizden herhangi biriniz ‘dua ettim de kabul olunmadı’
diyerek acele etmedikçe duası kabul olunur.”
Dua eden duasında ısrar etmeli, devam etmelidir. Her halde er veya geç
müstecab olur.
Bir de dünyada müstecab olmasa bile kul bunu yine kendi lehine bilip Allah'tan (CC)
ümidini kesmemelidir. Dua büyük bir ibadet olduğu için ahırette de bir ecir ve
sevabı olur.
Duanın adabı pek çokdur. Bu cümleden olarak:
1- Evvela abdestli bulunmak,
2- Bir namazdan sonra yapılmak,
3- Tevbe ve istiğfarını ve kemal-i ihlasını arzeylemek,
4- Kıbleye yönelmek,
5- Duadan evvel Allah'a (CC) çokça hamd ü sena etmek,
6- Resul-i Ekrem (SAV) Efendimiz’e çokça salat ve selam eylemek,
7- Duanın nihayetini amin ile bitirmek,
8- Duada yalnız kendisini düşünmeyip bütün salihleri ve bütün mü'minleri
duaya müşterek kılmak,
9- Bir hacetini isterken ellerini semaya kaldırıp avuçlarını açarak dua
etmek,
10- Kıtlık; umumi sıkıntı ve felaketlerin def'i için ise ellerinin dışını
semaya çevirerek dua etmek ve Allah'a (CC) sığınmak,
11- Celb-i menfaat için yapılan duaların nihayetinde ellerinin avuçlarını
yüzüne mesh eylemek, def'-i mazarrat için yapılan dualarda mesh edilmez.
12- Duanın asıl anahtarı ise helal lokma yemektir.
Şunu da ilave edelim ki:
Nasın bazısı her ne kadar Cenabı-Hakk'ın (CC) kaza ve kaderine rıza
gösterip sükut eylemeyi duaya tercih etmişlerse de, muhakkik alimlerin
ekserisi, dünya ve ahiret işlerinin esbabından müretteb olduğunu, müstecab dualar
ise sebeblerden beri bulunduğunu beyan ile, duayı terketmek, kazaya rıza
göstermek fikriyle bir şey yememek, şiddetli kışda elbise giymemek, hasta
olunduğunda ilaç, muharebede silah kullanmamak gibi bir takım meşru' olmayan
hareketleri irtikab etmek gibidir, demişlerdir.
Hususiyle dua izhar-ı ihtiyaç, Cenab-ı Hakk'a (CC) iltica olduğundan
müstakıllen bir ibadet makamına kaaim olacağından şu halde lisanen dua eylemek
ve kalben tazarruda bulunmak gerekmektedir.
www.GAVSULAZAM.de
|