İnsanların birbirleri
üzerindeki haklarını karşılıklı olarak helal etmeleri, o hakkı bir diğerine
bağışlamaları, haktan vazgeçmiş olduklarını bildirmeleri…
Helalleşmedeki helal kelimesi,
haramın karşıtı olan helal ile aynıdır. Ancak haramın karşıtı olarak
kullanıldığında helal kesin bir durum belirttiği halde, helalleşme olayında bir
izâfîlik, göreceli bir özellik belirtir. Helalleşmeden sonra kulun hakkı
ortadan kalkmakla birlikte, helallik dilemeğe yol açan fiil helal hale gelmiş
olmaz. Yani ortada bir haramı helal haline getirme durumu yoktur, yalnızca
kişinin yapılan şeyden dolayı kendi hakkından vazgeçmesi hadisesi vardır. “Helalleşme
ile, zalim, mazlumdan üzerindeki hakkı bağışlamasını dilemiş olur. Allah’ın
(CC) haram kıldığı şeyden hasıl olan günahı bir kimsenin helal kılması mümkün
değildir.”[1]
Borcun ödenmesi, yükten
kurtulmak, düğümü çözmek gibi anlamları taşıyan helal kelimesinden türetilmiş
olan (istihlal) helalleşme, insanın kul borcundan kurtulması yollarından biri
olarak Hz. Peygamber (SAV) tarafından tavsiye edilmiştir. Nitekim, bu konuda Resulullah
(SAV): “Kimin uhdesinde (bir din) kardeşinin nefsine, yahud malına tecavüzden
doğan bir hak bulunursa, dinar ve dirhem bulunmayan (kıyamet gün gelmez)den
evvel bu gün dünyada mazlumdan o hakkı helâl etmesini istesin (yoksa) zalimin
salih ameli bulunursa o amelden zalimin zulmü miktarınca alınır (da mazluma
verilir). Eğer zalimin hasenatı bulunmazsa, mazlumun seyyiatından alınıp, zalim
olana yükletilir.”[2]
buyurarak helalleşmenin önemi ve soncu üzerinde durmuştur.
Helalleşmenin dünyada
yapılmaması durumunda, ahirette gerçekleşeceğini de yine bir Buhari rivayetinden
öğreniyoruz: “Kıyamette müminler Cehennem (üzerindeki sırattan) kurtulduktan
sonra Cennet ile Cehennem arasındaki (ikinci bir) köprüde durdurulurlar.
Burada, dünyada aralarında bulunan (ufak tefek) mezalimden bir birlerinin
hakkını vererek hesaplaşıp, paklanarak arındıkları zaman bunların Cennete
girmelerine izin verilir.”[3]
“Kıyamet gününde bütün haklar
sahiplerine verilecektir. Hatta boynuzsuz koyun için boynuzlu koyundan kısas
alınacaktır.”[4]
haberi de, kul hakkının ve dolayısıyla bundan kurtarıcı helalleşmenin önemini
ortaya koyar.
Helalleşme yoluyla gidilecek,
çözümlenebilecek kul hakkı öylesine önemlidir ki, Allah (CC) Resulü (SAV): “Şehidlerin
kul borcundan başka bütün günahları mağfiret olunur.”[5]
buyurarak bu önemi haber verir.
Helalleşme ihtiyacı içindeki
kimseleri, Allah’ın (CC) Resulü (SAV) “müflis”
olarak niteleyip, bunların durumunu şöylece anlatmıştır: “Benim ümmetimden müflis
o kimsedir ki, kıyamet gününde namaz, oruç ve zekat ile gelir. Ama şuna sövmüş,
buna iftira etmiş, onun malını yemiş, berikinin kanını akıtmış, ötekiyi
dövmüştür de, sevabından bir kısmı şuna, bir kısmı buna verilir. Üzerindeki kul
hakları ödenmeden önce hasanât’ı tükenirse, onların günahlarından alınıp, buna
yüklenir ve sonra cehenneme atılır.”[6]
Helalleşme, öteki dünyadaki
iflastan kurtulmak için, bu dünyada insanlardan haklarını helal etmelerini
dileme ve böylece borçtan kurtulma yoludur.
Kaynak: Şamil İslam Ansiklopedisi
www.GAVSULAZAM.de
|