İNDEX

GAVSULAZAM

SİLSİLE

ONİKİ İMAMLAR

YOLUMUZ

İnsanların birbirleri üzerindeki haklarını karşılıklı olarak helal etmeleri, o hakkı bir diğerine bağışlamaları, haktan vazgeçmiş olduklarını bildirmeleri…

Helalleşmedeki helal kelimesi, haramın karşıtı olan helal ile aynıdır. Ancak haramın karşıtı olarak kullanıldığında helal kesin bir durum belirttiği halde, helalleşme olayında bir izâfîlik, göreceli bir özellik belirtir. Helalleşmeden sonra kulun hakkı ortadan kalkmakla birlikte, helallik dilemeğe yol açan fiil helal hale gelmiş olmaz. Yani ortada bir haramı helal haline getirme durumu yoktur, yalnızca kişinin yapılan şeyden dolayı kendi hakkından vazgeçmesi hadisesi vardır. “Helalleşme ile, zalim, mazlumdan üzerindeki hakkı bağışlamasını dilemiş olur. Allah’ın (CC) haram kıldığı şeyden hasıl olan günahı bir kimsenin helal kılması mümkün değildir.”[1]

Borcun ödenmesi, yükten kurtulmak, düğümü çözmek gibi anlamları taşıyan helal kelimesinden türetilmiş olan (istihlal) helalleşme, insanın kul borcundan kurtulması yollarından biri olarak Hz. Peygamber (SAV) tarafından tavsiye edilmiştir. Nitekim, bu konuda Resulullah (SAV): “Kimin uhdesinde (bir din) kardeşinin nefsine, yahud malına tecavüzden doğan bir hak bulunursa, dinar ve dirhem bulunmayan (kıyamet gün gelmez)den evvel bu gün dünyada mazlumdan o hakkı helâl etmesini istesin (yoksa) zalimin salih ameli bulunursa o amelden zalimin zulmü miktarınca alınır (da mazluma verilir). Eğer zalimin hasenatı bulunmazsa, mazlumun seyyiatından alınıp, zalim olana yükletilir.”[2] buyurarak helalleşmenin önemi ve soncu üzerinde durmuştur.

Helalleşmenin dünyada yapılmaması durumunda, ahirette gerçekleşeceğini de yine bir Buhari rivayetinden öğreniyoruz: “Kıyamette müminler Cehennem (üzerindeki sırattan) kurtulduktan sonra Cennet ile Cehennem arasındaki (ikinci bir) köprüde durdurulurlar. Burada, dünyada aralarında bulunan (ufak tefek) mezalimden bir birlerinin hakkını vererek hesaplaşıp, paklanarak arındıkları zaman bunların Cennete girmelerine izin verilir.”[3]

“Kıyamet gününde bütün haklar sahiplerine verilecektir. Hatta boynuzsuz koyun için boynuzlu koyundan kısas alınacaktır.”[4] haberi de, kul hakkının ve dolayısıyla bundan kurtarıcı helalleşmenin önemini ortaya koyar.

Helalleşme yoluyla gidilecek, çözümlenebilecek kul hakkı öylesine önemlidir ki, Allah (CC) Resulü (SAV): “Şehidlerin kul borcundan başka bütün günahları mağfiret olunur.”[5] buyurarak bu önemi haber verir.

Helalleşme ihtiyacı içindeki kimseleri, Allah’ın (CC) Resulü (SAV) “müflis” olarak niteleyip, bunların durumunu şöylece anlatmıştır: “Benim ümmetimden müflis o kimsedir ki, kıyamet gününde namaz, oruç ve zekat ile gelir. Ama şuna sövmüş, buna iftira etmiş, onun malını yemiş, berikinin kanını akıtmış, ötekiyi dövmüştür de, sevabından bir kısmı şuna, bir kısmı buna verilir. Üzerindeki kul hakları ödenmeden önce hasanât’ı tükenirse, onların günahlarından alınıp, buna yüklenir ve sonra cehenneme atılır.”[6]

Helalleşme, öteki dünyadaki iflastan kurtulmak için, bu dünyada insanlardan haklarını helal etmelerini dileme ve böylece borçtan kurtulma yoludur.

 

Kaynak: Şamil İslam Ansiklopedisi

www.GAVSULAZAM.de


[1] Tecrîd-i Sarîh, Tercümesi, VII, 376

[2] Tecridî Sarih Tercümesi, VII, 375, 376,1090 nolu Hadis

[3] Tecrid-i Sarîh Tercümesi, VII, 353-354, 1085 nolu Hadis

[4] Tirmizi, Sifatu'l Kıyâme, I

[5] Tecrîdi Sarih Tercümesi, VII, 349, 1084 nolu Hadis

[6] Buhari, Edeb, 102

 

(C) 2003 - 2004     www.GAVSULAZAM.de    Her hakkı mahfuzdur...
Ana Sayfa    |    Misafir Defteri    |    Bize Yazın