İNDEX

GAVSULAZAM

SİLSİLE

ONİKİ İMAMLAR

YOLUMUZ

Bunun esası, Allah-ü Teala’nın (CC) Kalem Suresi’ndeki “Sen en güzel ahlak üzeresin”[1] Ayet-i Kerimesi’dir.

Bu demektir ki, “Ey Habibim (SAV)! Senin ahlakın o kadar güzeldir ki, sendeki güzel hasletler kimsede yoktur.”

Enes bin Malik (RA) anlatır: “Peygamber (SAV) Efendimize: ‘Ya Resulallah (SAV), iman bakımından insanların üstünü kimdir?’ dediler. ‘Müminin iman bakımından üstünü, ahlakı daha güzel olanıdır.’ buyurdu.”

Güzel ahlak, kulun en üstün vasfıdır. İnsanların cevheri ancak güzel ahlakla ortaya çıkar. İnsan yaratılış bakımından gizli olup ahlak bakımından tanınır. Bazıları: “Allah-ü Teala (CC) Peygamberi Hz. Muhammed (SAV)i sayısız mucize, keramet ve faziletler ile seçip ayırdı; sonra ahlakı ile övdüğü gibi, başka birşeyle övmeyip, ancak: “Elbette sen en güzel ahlak üzeresin” buyurdu, dediler. Bazıları da: “Allah-ü Teala (CC), Resulüllah’ı (SAV) ancak güzel ahlak ile vasfeyledi. Zira, Resulüllah (SAV) her iki dünyayı feda edip, Allah-ü Teala (CC) ile iktifa eyledi. Çünkü Allah-ü Teala’dan (CC) başka hiçbir maksadı yok idi” dediler.

Ebu Harraz (RA): “Güzel ahlak, Allah-ü Teala’dan (CC) başkasını kasdetmemektir” dedi.

Cüneyd-i Bağdadi (KSA) Efendimiz buyurur: “Haris-i Muhasebiden duydum: ‘Biz üç şeyi üç şeyle, (güzellik ve cemali, korumakla; güzel sözü, emanetle; güzel arkadaş ve dostu vefa ile) istedik’, der idi.”

Bazıları: “Güzel ahlakın alameti eziyet etmemek ve sıkıntılara katlanmaktır” dediler.

Hadis-i şerifde: “İnsanlara mallarınız ile gayret, yardım edemezseniz, onlara güler yüzlülükle yardım ediniz.” buyuruldu.

Allah-ü Teala (CC) ile olan güzel ahlakın, onun emrini yerine getirmen, yasaklarından kaçınman, herhalde ona itaat etmen, her işinde ona teslim olmandır. Şirk koşmayıp tevhid, şüphe etmeyip, vaadini yerine getirmendir.

Zinnun-i Mısri (RA): “Düşünce ve üzüntüsü çok olan kimdir?”, diye sorulduğunda: “Ahlak bakımından insanların kötüsü, fenası ve şerlisidir.” buyurdu.

Derler ki: Üveys-i Karani’yi (RA) çocuklar görüp taşa tutarlardı, o ise çocuklara: “Eğer muhakkak beni taşlamanız lazımsa, bacağımı yaralayıp, namaz kılmama engel olmaması için küçük taşlarla taşlayın.” diye rica ederdi.

Yine derler ki: Ahnef bin Kays (RA), kendisini döven ve söven bir kimsenin arkasından gider. Söven kabilesine yaklaşıp durur. Kendisine yaklaşıp: “Ey genç! Gönlünde söylemek istediğin ve söylemediğin şey varsa hepsini söyle de, kavminin sefihleri işitip sana uymasınlar” diye rica etmişti.

Ali bin Ebu Talib (KV) Hz.leri hizmetçisini çağırır. Hizmetçisi cevap vermez. İki defa seslenir, yine cevap vermez. Kalkar, hizmetçinin bulunduğu odaya girer. Hizmetçiyi sırtüstü yatmış istirahat ettiğini görür, “Sana sesleniyorum, niçin cevap vermiyorsun? Sesimi duymuyor musun?” buyurur. “Kızmayacağınızı bildiğim için gevşek davranıyorum.” der. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri de, “Seni Allah (CC) için azad eyledim.” buyurur.

Bazıları: “Güzel ahlak, insanların cefasından ve Hakk’ın (CC) kazasından sana isabet edeni, endişesiz kabul etmendir” dediler.

Malik bin Dinar’a (RA) bir kadın: “Ey mürai (deli)”, dedi. Kadına: “Basralıların unuttuğu ismi sen buldun.” dedi.

Lokman Hakim oğluna şöyle buyurdu:

“Oğlum! Üç hal, üç halin meydana gelmesiyle bilinir:

1- Hilm, gadab ve kızgınlık halinde,

2- Cesaret ve kahramanlık, harb ve kavga halinde,

3- Doğru arkadaş da, kendisine ihtiyaç halinde bilinir.”

“Ya Rabbi (CC)! Bende olmayan şeyin, hakkımda söylenmemesini, senden yalvarırım” diye münacat edince, Musa Aleyhisselam’a: “Ey Musa (AS)! Senin dilediğin şeyi, ben kendi hakkımda bile işlemedim, senin için nasıl yaparım.” diye vahyedilmiştir.

 

GÜZEL AHLAKIN MERTEBELERİ

Güzel huyun birincisi mazlumluktur. Kimselerin sırrına aşina olmamaktır.

Birisinin sırrına vakıf olduğunda örtmek ve kimseye söylememektir.

Başkalarının ayıplarını gizlemektir.

Hayadır. Halktan ve Hakk’tan (CC) utanmaktır.

Herze ve hezeyan söylememek ve dinlememektir.

Vaadettiğini yerine getirmek ve sözüne sadakattir.

Söz söylediğinde yumuşak söylemektir.

Katı katı söylememek ve konuşmamaktır.

Dostluk yaptığı kimselerle Hakk Teala’nın (CC) rızası için garazsız ve ivazsız dostluk yapmaktır. Nefsin muradı için dostluk etmemektir.

Hakk Teala’nın (CC) rızası için teessüs edilmiş dostluğu kıyamete kadar bozmamalı ve O’nun (CC) huzuruna bu dostlarla beraber varmalıdır. Böylece Hakk Teala (CC) bunlardan hoşnut olur.

Yemesini-içmesini, giymesini, durmasını ve sözünü her şeyiyle haramdan ve şüpheden sakınmaktır.

Irzını muhafaza etmektir. Hem kendininkini ve hem de başkalarınınkini. Kimseyle çekişmemektir. Hatta bütün mallarını elinden alsalar meşru müdafaadan başka kimseye kötü söz söylememelidir. Hakk Teala’ya (CC) ısmarlayıp kimse ile husumet etmemelidir.

Dünyadan dolayı dinini satmamaktır. Yalan veya gerçek yere and içmemektir. “Dinim, imanım, kitabım hakkı için” diye yemin etmemektir.

Kendinden büyüğe hürmet, küçüğe şefkat etmektir. Kendi akrabalarıyla güzelce konuşmak, sohbet etmektir.

Kuranı para mukabilinde okumamaktır. Çünkü para alıp “sevabı senin olsun” demek de güzel huya aykırıdır.

Şeyh Safiye sordular:

- Ücretle Kuran-ı Kerim okumak nasıldır?

- Bir kişi dünyalık kazanmak için Kuran-ı Kerim okusa, eline bir tambur alıp onunla para kazanmak daha iyidir. Bir kimse bir eve girse, karnı gayet aç olsa, evinin taraçasında bir parça ekmek görse, elini uzatıp o ekmeği almak istese ve boyu ulaşmasa, ayağının altına birşey koymak icabetse, ayağının altına koymak için o evde bir mushaf ile bir de tambur bulunsa, tamburu mu ayağının altına alıp oraya yetişmeye çalışmalıdır, yoksa mushaf-ı şerifi mi?

- Elbette tamburu.

- İşte o ekmeği almak için tamburu vesile etmek ile Kuran-ı Kerimi vesile etmek arasında fark yoktur.

“Allah-ü Teala’nın (CC) ayetlerini az bir menfaat karşılığı satmayın.”[2]

Şeyh Safi daha sonra farsça bu beyti okudu:

“Dini dünyaya satmak apaçık bir zarardır. Dünyayı sarfedip dini elde eden kimse faideli ve karlıdır.”

Dünyalık için Kuran-ı Kerimi vesile etmek, işin sonunda dinini dünya için satmaktır. Bundan sakınmak hüsn-ü hulktur. Güzel ahlak cümlesindendir.

Kimsenin sürçtüğünü istememektir, Muhtaçları bulup yardım etmek, yetimlerin başını sığamaktır. Karınlarını doyurmak, selam vermek, onların hal ve hatırlarını sormaktır.

Açları doyurmaktır. Sofrası herkese açık olmak ve Allah-ü Teala’ya (CC) tevekkül etmektir. Başkalarının ihtiyaçlarını giderenin Hakk Teala (CC) kıyamet gününde ihtiyaçlarını giderir. Nitekim Efendimiz (SAV) buyururlar: “Kim bir müslüman kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah-ü Teala (CC) Hz.leri o kimsenin kıyamet gününde yetmiş hacetini giderir.”

Komşuları ile iyi geçinmektir. Komşularını gördüğünde onların hatırlarını sormak, iyi yemekler pişirdiğinde komşularına ikram etmektir. Bunu yapmayan zalimlerden olur.

Yemeklerine bir garibi çağırıp sofrasında bir müslüman bulundurmaktır. Misafirsiz yemek yememektir.

Çağrıldığı yere gitmektir. Lakin girilecek yerin şeriata aykırı bir yer olmaması şarttır. Şeriata mugayir olan yerlere de katiyyen gitmemelidir.

Önüne konulanı hiç ses çıkarmadan yemektir. “Beni davet ettiler, arzu ettiklerimi bana ikram etmediler, bana hürmette bulunmadılar.” dememelidir.

Ey kardeşim! İlk Önce terazinin gözüne konulacak olanlar işte bu güzel huylardır. Hepimiz, mürid ve talibler bu güzel huylarla huylanmalıyız ki, Hakk Teala’nın (CC) huzuruna ak yüzle çıkabilelim. Bu alemde hayvanlar gibi yürümek, insanlara layık değildir. İnsan, mücerred insan suretinde olanlara denmez. İnsanlığa yaraşır huylarla ahlaklanan kimselere insan denir. İnsana gereken, hüsn-ü hulk, edeb ve kemal-i marifettir. Nitekim Hakk Teala (CC) Kuran-ı Kerim’de buyurdu: “Kendinizi ve ehlinizi nardan (cehennem ateşinden) koruyun.”[3]

Kaynak: Dön Allah'a ve Resûle, Özün Özü, Sıddık Naci Eren

www.GAVSULAZAM.de


[1] Kalem S. A.4

[2] Bakara S. A.41

[3] Tahrim S. A.6

 

(C) 2003 - 2004     www.GAVSULAZAM.de    Her hakkı mahfuzdur...
Ana Sayfa    |    Misafir Defteri    |    Bize Yazın