İNDEX

GAVSULAZAM

SİLSİLE

ONİKİ İMAMLAR

YOLUMUZ

Ey Müslüman! Dünya dedikleri bir hiçten ibarettir. Hiç olduğu şuradan anlaşılıyor ki, sonu hiçtir.

Fudayl İbn-i Iyaz (RA) der: “Hakk Teala’dan (CC) bana erişti ki, kıyamet gününde dünya gelip zinet ve süsleriyle kendini arzedecek ve diyecek ki: ‘Ya İlahi (CC)! Beni şu kullarına mesken et.’ Allah-ü Teala (CC) şöyle cevap verecek: ‘Ben senden razı değilim. Sen benim düşmanımın. Heba ol, yok ol.’ Bunun üzerine dünya da yok olacaktır.”

Hiç olan dünyaya gönül veren, yolunda ömrünü çürüten ve hiç olan şeyi isteyenler de bir hiçten ibaret kalacaklardır. Amma hiçi hiç sayan ariftir.

Sen mutlaka şöyle bil ki, kişiyi Allah (CC) yolundan saptıran ve nefs-i emmarenin yaramaz ahlaklarıyla ahlaklandıran dünyadır. Dünyaya muhabbete sebep övünmek, kibirlenmek ve gururdur. Allah-ü Teala (CC) bu dünyayı yarattığından beri bu dünyaya bir kere inayet nazarıyla bakmamıştır. Bu dünyayı düşman tutmuştur. Dünyada bulunanları da düşman tutmuştur. Sen nasıl olur da dünyayı kendine dost edinebilirsin? Halbuki Allah (CC) onu kendine düşman tutmuştur.

Allah-ü Teala (CC), dünyayı niçin kendine düşman tutmuştur, bilir misin?

1- Talihlerin yolunu keserek aldatıp kandırmıştır.

2- Enbiyanın da düşmanıdır. Onların da yollarında gidenleri şaşırtmıştır.

3-  Kafir ve fasıkların düşmanıdır. Onları mekr ve hilesiyle tuzağına düşürmüştür. Gerçekliğine kanan ve farkına varmayan kafirleri kendine bend etmiştir. Onlar sanırlar ki, bu dünyada muradlarına eriştiler. Keramete eriştik zannettiler. Ferahlandılar, asi ve kafir oldular. Mağrur olup mahrum ve müflis olarak cehennemi boyladılar. Onlar dünyada helal-haram demeyip mal-mülk, köleler edindiler. Böyle yapanlar mutlaka sonunda pişmanlık duydular. Başlarını çok dövdüle. Sonradan pişmanlık bir faide vermez. Bugün fırsat elde iken, ömrün sana yar iken cehdeyleyip doğruluktan ve doğrulardan ayrılma.   Dünya mekruhatını cem edip dünya yolunda ömrünü çürütenlerin sonu nereye vardı? Biriktirdikleri mallar tar-u mar olup mirasçılar arasında paylaşıldı. Kendisi hesap ve azab ile başbaşa kaldı.

Azizim! Sen o sultanları nazara al ki, dünyaya geldiler. Lâkin dünyaya itibar etmediler. Dünyanın ardı düşüp hırsla dünyalık toplamaya çalışmadılar. Ahir amelleriyle meşgul oldular. Anladılar ki; bu dünya ahiret yolunun üzerinde bir yol uğrağıdır. Buna aldanmak neye yarar? Yolculuk tedarikinde bulunup kafileden ayrılmadılar. Bu dünyaya gönül verip aldanmadılar.

Aşağıdaki misal bu dünyayı, dünya ehlini ve yolcu kalanları ne güzel anlatmaktadır. Buna göre sen kendinin yerini ve nerede olduğunu var kıyas et.

Bir kafile bir memleketten Kabe’ye müteveccihen yolu koyuldu. Beytullah’ı ziyaret edeceklerdi. Hacı olacaklar ve vatanlarına döneceklerdi. Yolları Bağdad’a uğradığında dediler ki: “Bu şehirde bizim işimiz yoktur. Biz bu şehir için yola çıkmadık. Şehrin bir kenarına konaklarız. Bir müddet maslahatımız (işimiz) ne ise onu görürüz. Tekrar Kabe’ye doğru yola koyuluruz.” Şehrin kenar semtlerinden birinde konakladılar. İçlerinden birisi: “Vallahi Bağdad şehri dillere destan olmuştur. Sizinle birlikte konakladıktan sonra gider şehirde dolaşırım.” dedi. Kafilede bulunanlar dediler ki: “Gitme! Bir şeye takılır kalırsın. Nefsinin arzusuna uyarsın. Vakit tamam olur. Kafile de biz de gitmiş oluruz. Sen de kalırsın. Maksuduna nail olamazsın.”

Dinlemedi. Şehri temaşaya gitti. Şehrin sokaklarında harabe hanelere yolu düştü. Bu hanelerden türlü türlü şarkı ve türküler, oyun sesleri, çengiler işitilmekte idi.

Bunlara biraz kulak verdi, dinledi. Bunlar nefsine hoş geldi. Nefsi baş kaldırdı, kuvvetlendi ve iyiden arzular oldu. Yürüyerek yaklaştı. Başını uzattı ve baktı. Gördü ki bir kadın kendini içeri çekmek ister. Bu da dayanamayıp kadınla beraber içeri girdi. O kadın kendisine dedi ki: “Ey yiğit! Benim ardımdan geldin. Ne istersin?” “Seni sevdim. Seni kendime sevgili edindim.” “Sen beni sevdin amma benden murad alamazsın, ben de sana murad veremem. Bütün malını bana verirsen ne ala!” “Benim param, pulum ve sermayem kafilede kaldı. Ben garip bir misafirim.” “Hiçbir şeyim yok dediğine göre, gel benimle. Şu içkiyi iç ki benden murad alasın.”

O yiğit içkiyi içmeye razı oldu. Kadın yiğide içkiyi içirdi. İçtiğinde esir durumuna düştü. Soyunup belinden para-pul neyi varsa ortaya döktü. Biraz daha içti, körkütük sarhoş oldu. Orada sabahladı.

Sabaha karşı müezzin sabah ezanını okumaya başladı. Dertli dertli, yanık yanık okunan ezanlarla uyandı. Pişmanlık duyar gibi oldu. Sabahın ışığında baktı ve gördü ki, mahbube edindiği, çirkin ve çirkefin biri değil miymiş? Gözlerinden irinler akar. Ağzı pis pis kokmakta. Hemen yerinden doğrulup dört bir tarafa baktı. Belindeki kesenin ortadan yok olduğunu gördü. Akçeleri ye sermayesi hep alınmıştı. Acele kafileye yetişmek üzere seğirtti. Vardığı zaman gördü ki kafilenin yerinde yeller esmektedir. Kendisi o anda müflis ve biçare kalmıştı. Ne yapacağını kestiremiyordu. Bağdad'ın içinde vatanından ayrı kalmşıtı, avare idi. Nereye varsa kimse kendisini kabul etmiyor, kovalıyorlardı. Allah-ü Teala (CC) cümlemizi korusun.

Bu temsili hikayenin hakikati şudur: Dünya ahalisi alem-i ervahda bir bölüm ervah-ı tayyibe ile yola çıktılar. Hak Teala’nın (CC) cemalini seyretmek ve rızasını bulmak istiyorlardı. Ne zaman ki bu dünya Bağdad’ına yolları uğradı; içlerinden birçokları bu dünyaya meyil edip gönüllerini kaptırmadılar, bu fani dünyaya dalmadılar. Sonunda necata (kurtuluşa) eriştiler.

Dünya Bağdad’ına karışanlar, gönlünü kaptıranlar, ömür ve sermayelerini dünya yoluna harcayanlar, kendileri bu hal üzere iken ömürleri sona erdi. Azrail’in (AS) sesini işittiler. Aniden gafletten uyandılar. Gördüler ki din ve iman sermayesi dünya yoluna sarfolunmuş, bitmiş tükenmiş. Kendisi biçare kalmış. Ne yapacağını bilmez, şaşırmış kalmış. Bu vaziyette Azrail (AS) dinsiz ve imansız olarak ruhunu kabzetti ve aldı!

(Allah’ım (CC)! Sana sığınırız.)

 

Kaynak: Dön Allah'a ve Resûle, Özün Özü, Sıddık Naci Eren

www.GAVSULAZAM.de

 

(C) 2003 - 2004     www.GAVSULAZAM.de    Her hakkı mahfuzdur...
Ana Sayfa    |    Misafir Defteri    |    Bize Yazın