Azizim! Aklını başına topla.
Dünyanın geçici olduğunu düşün. Hiçliğine bak. Ahirette rezil ve rüsvayolmayı
göz önüne getir. Bu dünyaya tapmaktan vazgeç. Senden öncekilerden ibret al. Bu
dünyayı sevenler, ahireti havaya ve yele verdiler. İşin sonunda dünya da
ellerinden çıkıverdi. Dünya rauradlanna eremediler. Ahirette de zaten mahrum ve
azaba giriftar olacaklardır.
Dünyayı sevmek ahireti ziyan
eder, ahireti sevmek de dünyayı ziyan eder. Nitekim Resulullah (SAV) buyururlar
ki: “Her kim dünyayı severse ahireti ziyan etti. Her kim de ahireti severse
dünyayı zayi etti.”
Dünyayı seven, ahiretteki
ziyanına katlanmayı sineye çeker. Ahireti seven de dünyadaki ziyanı sineye çeker.
Lakin bu dünyanın ziyanı bu dünyada kalır, ahiretin ziyanı müşküldür. Çünkü
ebedidir. Dünyanın bekası yoktur, fanidir. Bu sebepten akıllı kimseler dünya
işi olmuş-olmamış gam yemezler.
Arifler demişler: “Dünya
fahişe bir kadın gibidir. (Kim o kadını isterse, isteyenin koynuna girer.
Sakalına güler, fakat hiç kimseye vefa etmez.) Böyle kadına gönül verip sohbet
etmek, kadınlığa özenenin işidir.”
Resulullah Efendimiz (SAV)
buyurur: “Allah-ü Teala (CC) dünyayı üç kısma ayırmıştır. Birinci kısmı
müslümanlara, ikinci kısmı münafıklara, diğer kısmını da kafirlere vermiştir.
Mümin, payına bağışlanan dünyayı ahiret için azık yapar. Münafıklar,
kendilerine bağışlanan dünya ile süslenirler. Kafirler ise; gece-gündüz
yemek-içmek, ahiret amellerini terk etmek, bu dünyada zevk-u safa
sürmektedirler.”
Ey okuyucu! Diyecek olursan
ki: “Bu dünya bizlerden önce Peygamberlere (AS) verilmiştir. Onlar ne yaptılar?”
Dinle: Peygamberler (AS) gerçi dünyaya malik oldular. Fakat ona gönül vermediler.
Zevk-u safasını sürmediler. Allah (CC) onlara dünyayı verdiyse onlar da dünyayı
Hak yoluna verdiler. Kendileri arpa ekmeği yer, aba giyerlerdi.
İbrahim Peygamber (AS) bir
defasında kendisine: “Allah-ü Teala (CC)
seni afvetsin.” diyene bir deve verdi.
Kabeyi yaptı. Misafirlere çeşitli yemekler yedirdi. Kenesi daima arpa ekmeği
yerdi.
Süleyman (AS) her tarafa
hükmederdi. Bütün dünyaya padişahtı. İnsanlar, cinler, vahşi hayvanlar ve kuşlar
onun eli altında idi. Kendisi zembil örmek suretiyle nafakasını temin eder, aba
giyerdi.
Peygamberlere (AS) dünya
verildi. Lakin yaşayışlarında daima sadeliğe riayet ederlerdi. Birgün Süleyman
(AS) saltanat ve azamet ile tahtının üzerinde uçuyordu. Bir fakir, ağacın
altında ibadetle meşguldü. Süleyman (AS)’ın yolu bunun üzerinden geçti. Abid
kimse Süleyman (AS)’a baktı. Bu azameti içinde seyretti. Ve Süleyman (AS)’a
şöyle dedi: “Ya Süleyman (AS)! Hak Teala (CC) sana ne azamet verdi ki, tahtını
havada kuşlarla yürütürsün?” Süleyman (A.S.) kuşlara emir verip tahtını bu abidin
yanına indirdi. Bu abide: “Ey Allah’ın (CC) kulu! Sana bir söz söyleyeyim de
dinle. Sen bir kere sadakatle ‘sübhanallah’ diyecek olsan, o sözün Allah-ü Teala’nın
(CC) katında kabul olsa, benim
saltanatımdan üstündür. Benim sultanlığımın zevali var ve fanidir. Senin
tesbihin bakidir. Fani olmaz, ahirette hazırdır. Nitekim, Ayet-i Kerimede
buyurulur: “Ahiret daha hayırlı ve ebedidir.” Benim sultanlığımdan bana bunca
korku vardır.
Muhammed Mustafa (SAV) bunca
muharebelerden birçok ganimet malları elde etti, fakirlere verdi. Öyle zamanlar
olurdu ki, dokuz günde bir arpa ekmeği yer idi. Peygamberimiz (SAV), Peygamberlerin
(AS) ve Velilerin (RA) en fakiri ve en cömerdi idi.
Peygamberlerin (AS) itikadı
böyle idi. Ya sen, birkaç kuruş için “Sübhanallah” demeyi terk edersin. Bir ömrü
yok yere çürütür ve Kur’an’ın bir suresini para karşılığı okursun. Sonunda
pişman olacağını sen düşün. Aklını başına al. Şimdiden pişman ol. Bu murdarın
muhabbetini gönlünden çıkar. Para endişesi seni helak edebilir. Dünyalığa ehemmiyet
verene şeytan daha çok musallat olur. Şeytan ister ki sana dünyayı sevdirsin.
Neticede dünyayı sevenler dünyadan ahirete perişan gider.
Hasan-ı Basri (RA)
Hz.leri’nin müridleri Hasan-ı Basri (RA) Hz.leri’ne dediler ki: “Ya Şeyh!
Şeytandan pek incindik. Gelir, bizi yaramaz işlere iter. ‘Elinize giren dünyayı
sıkı tutun. Size gereken de budur’ der; hayırdan meneder.” Şeyh cevap verir ve der ki: “Şeytan şimdi
burada idi. Sizden çok şikayet etti ve dedi ki: ‘Şu Ademoğullarına öğüt versen
de benim hakkıma tamah etmeseler. Kendi haklarına kanaat etseler. Allah-ü Teala
(CC) dünya ve cehennemi bana mülk olarak verdi. Cennet'i ve kanaat etmeyi de
insanlara vermiştir. Şimdi insanlar kendi haklarını bıraktılar, benim mülküme
tamah ettiler. Ben bunların imanlarını almayınca dünyayı onlara vermem.’ Eğer
siz şeytanın hilesinden salim olmak isterseniz varın dünyayı terk edin. Dünya
endişesini gönlünüzden çıkarın.” Kaynak:
Dön Allah'a ve Resûle, Özün
Özü, Sıddık
Naci Eren
www.GAVSULAZAM.de
|