Dünya denilen şey bir ağulu
(zehirli) yılandır. Kendisine yaklaşanı sokar, helak eder. Akıllı kimseler, bu
dünyanın azından da, çoğundan da kendilerini çektiler. Onların nazarında dünya
ile meşguliyet, o zehirli yılan ile meşguliyet gibidir. Yılanın insanın koynuna
girip de zarar vermemesi enderdir. Bunun tek kurtuluşu, çaresi panzehir olan
tiryakı yanında bulundurmaktır. Soktuğu anda o tiryakı tatbik etmek gerekir.
Bunun ilacı bundan başkası değildir.
Dünya bizim üzerimize gelip
kendi muhabbetini gönlümüze yerleştirmek istedikçe, elimizde bulunan dünya
malını fakir fukaraya vermeliyiz.
Bir gün yolda giderken Hasan-ı
Basri (RA) Hz.leri, Hz. Rabia Hatuna (RA) rastladı. Avuçlarını yummuş, yoluna devam
etmekteydi. Kendisine: “Ya ahiret hatunu! Bu avuçlarındaki nedir?” der. Hz. Rabia
Hatun (RA) dedi ki: “İki akçeye ipliğimi sattım. Onun parasını iki avucuma
aldım giderim.”
Hasan-ı Basri (RA) Hz.leri dedi
ki: “Ya ahiret hatunu! Onların ikisini bir avucuna alsan da öbür eline de bir
tesbih alarak, ‘Allah Allah’ diyerek
yoluna devam etsen daha iyi olmaz mı?”
Rabia Hatun buyurdu ki: “Ya
Şeyh! Bunların ikisi bir araya gelince fitne çıkarırlar, kişiye Allah’ı (CC) unuttururlar.
Bu sebeple ikisini bir araya getirmekten korkarım. Gönlüme yük ve tasa
olmalarından korkuyorum. Bunların ikisi bir araya gelirse gönlümden Allah (CC) muhabbetini
çıkarırlar. Bana fitne ve hile yaparlar. Bu sebepten ben bunların ikisini bir
araya getirmem.”
Allah-ü Teala (CC) Hz.leri,
habibi Muhammed Mustafa’yı (SAV) miraca davet ettiğinde (Cenneti) donatarak
huriler, gılmanlar ve melekleri sağ yanına getirdi. Dünyayı da bütün süs ve
püsleriyle donatıp sol yanma getirdi. İki cihanın fahri Hakk Teala’nın (CC) habibi
ve bütün Peygamberlerin (AS) sultanı (SAV) Efendimiz orada asla her ikisine de
bakmadı. Lakin dünyaya dedi ki: “Ey hileci, vefasız, acı tatlı şeyleri
gösteren, buğdayı gösterip kepek satan ve ey düşmanla dostu bir tutucu, ey
ahdinde durmayan, velileri aldatan, kafirleri ayaklar altında sürükleyen! Benim
kardeşlerim, ümmetlerim sana gönüllerini kaptırdılar. Lakin üç talak ile seni boşamakta
gecikmediler. Ben seni istemedim. Seninle nikah dahi kıymadım ki seni
boşayayım. Yürü git, yanıma gelme, gözüme gözükme. Beni ve benim yolumda
gidenleri sen kendine uyduramazsın. Benim gerçek ümmetlerim asla sana boyun
eğip aldanmazlar.”
Böylece huzurundan dünyayı
kovdu. Yine Efendimiz (SAV) demiştir ki: “Bu hususta söyleyeceklerimi hep
söylersem söz uzar. Maksadım dünyanın zem edildiğini bildirmektir.” Dedikten
sonra uçmağa niyetlendi. Bu esnada Allah-ü Teala (CC), Efendimize (SAV) nazar
edip buyurdu ki: “Cennet senin aşkındır, seni sevenlerin yeridir.” Efendimiz
buyurdu ki: “Ya Rabbi (CC)! Ben Cennete değil, Sana muhtacım, benim arzum Senin
hasretindir. Ben Seni görmek isterim. O gözü ben Seni görmek için saklar dururum.
Senin tecelliyatım görmek için, onu Cennete baktırmak için sakladım.
Bunun üzerine Hakk Teala (CC) buyurdu
ki: “Ey Habibim (SAV)! Kuş, kanadıyla; er olanlar da himmetiyle ermek
istediklerine ererler. Eğer sen Cennete aldansa idin onunla kalırdın. Cennete aldanmadığın
ve dünyaya meyletmediğin için sen benim didarıma (cemal) layıksın.”
Ey aziz kardeşim! Sen de
hakiki ümmet isen o habibin (SAV) yürüdüğü yoldan yürü. Efendimiz (SAV) cihana
aldanmadı. Sen ne oluyorsun ki bu dünyayı istersin ve ona aldanmaya doğru
gidersin. Gel himmetinin kanadını aç ve iki cihandan öte uç. Hakk’ın (CC)
cemalini görmek için can gözünü aç. Allah’ın (CC) didarını görmeye aşık, Hakk’a
(CC) talip isen sana evvela lazım olan husus odur ki: Allah’tan (CC) korkmalısın. Korku insanı doğruluğa sevk eder.
Şevke alıştırır. Şevk de aşka teşvikçidir. Aşk da insanı Allah’a (CC)
ulaştırır.
Nitekim Şeyh Zünnun-ı Mısri’ye
(KS) sordular: “Allah-ü Teala’ya (CC) ne ile ulaştın?” Cevap verip dedi ki: “Korku
ile hasta oldum, şevkle yandım. Aşkla öldüm. Allah-ü Teala (CC) ile dirildim.
Sonra bu mertebeye eriştim. Kişiye korku şart imiş. Kendine korkuyu adet
edinmek gerekmiş. Zira insanda korku olmayınca dünyayı terk edemez.”
Hakk Teala (CC) Kuran-ı
Kerim’de şöyle buyurur: "Muhakkak ki takva sahibi olanlar (her türlü kederden)
emin bir yerdedirler.” Kaynak:
Dön Allah'a ve Resûle, Özün
Özü, Sıddık
Naci Eren
www.GAVSULAZAM.de
|